Yeni yılın ilk sabahı, geceden kalma desem değilim, aklım karışık desem hiç değilim ama sırtımda yükle uyandım. Yükümü akşamdanmı koymuşum yoksa uykumdamı yüklenmişim bilemedim.Acaba geçen seneden taşıdıklarım mı bunlar? İndireyim şuracığa bunları, hafifliyeyim bari...
Aldım kahvemi elime birden fark ettim yükleri ne zaman aldığımı.
Taaa geçen seneden sınav takvimi yüzündenmiş. Gülmeyin, çocukların sınav takvimi çökmüş üstüme! Ayın 3üne sınav koyan sayın Miili Eğitim Bakanı herhalde yeni senede kahvaltı keyfi, sohpet, akşamın dedikoduları, aile tebrikleri, miskinlik gibi noktaları hiç ama hiç düşünmemiş. Biz anneleri nasıl delirtebiliriz senenin ilk gününden diye başlamış düşünmeye. Yapmış bu takvimi bu şekilde. Meraktayım tek deliren benmiyim diye allahtan değilmişim! Derhal gazeteyi elime alıp, bu sene bu yükün altına girmeyeceğim! diye yeni sene sözü verdim kendime. Bozacağımı bilmeme rağmen denemekte yarar görüyorum. Kimbilir?
Gazetede sevdiğim yazarlar var, takipteyim. Bilirlermi ki acaba benim onları takip ettiğimi? Bilmeseler yazmazlar değil mi? Yeni sene sabahı gazetesi keyifli olur. Karikatürler boldur. Minicik 2 çizgiyle ifade edebilmek ne güzel bir meziyet. Senenin önemli olayları vardır sayfalarda... Bu sene neler olmuş neler dedirten cinsten. Gazetenin 18.sayfasında bir test çıktı karşıma. Severim testleri çözmeyi, ders değillerse! Gene aklım oraya gitti, kurtul bu yükten!!!!!!! Tam 26 soru var, herbiri 3 şıklı.
Testin adı UMURUNDA MI DÜNYA?
Vallahi değilmiş...Billahi değilmiş...
Hepi topu 8 tanesini bilebildim.
Arap yarım adasındaki ihtilal merakımı çekmiş olmalı, kimin ölüp kimin ölmediğini bulabildim, Irak savaşının faturasını bildim, kimin doğum yapmadığını bildim. Ekonomi, Wikileaks, Ruslar, Bosnalılar, İngilizler hiç mi hiç ilgi alanıma girmemişler. Biraz üzüldüm, demek ki dünyamı umursamıyorum diye.
İyi de iki de bir slogan yazıyoruz; " Boşver dünyayı, sen kendi dünyanın efendisi ol! " diye.
İşte bende öyle yaptığımı Doğan Hızlan’ın yazısında görünce bir rahatladım, pir rahatladım.
Bencağızım Kendi Dünya'mı önemsiyormuşum.
Doğan Hızlan şunu diyordu beni işaret ederek;
Geçen yıl neleri dinledin? Neleri okudun? Neleri seyrettin?
Dünya’ya bakışın, yeryüzünü algılayışın değişti mi?
Bu değişimine katkısı olanlar neler, kimler?
Bu soruları yalnız sana sormuyorum, eşine, dostuna, sevdiklerine ve çocuklarına da sormanı istiyorum!
Eğer hiç değişmediysen ve bir arpa boyu bile yol almadıysan, 365 günü hovardaca yaşamış sayılmazmısın?
Yeniyıl yeni başlangıçlar için çok uygundur. Kitaplığını, DVD, CD rafını zenginleştirdin mi?
Değişik alanlarda verilen ödülleri izledin mi?
Daha önce okumadığın bir yazar, dinlemediğin bir müzik hayatına eklendi mi?
Armağan aldın mı giysiden kozmetikten başka? Bir kitap, CD? Sevdiklerine tanıştıracağın bir yazar, bir müzisyen onların hayatlarında ne güzel değişimlere sebep olabilir hiç düşündün mü?
Yeni bir film yada tiyatro seyrettin mi? Gülmek için kendine vakit ayrıdın mı? Gülmek düşünmek için bir fırsattır.
Yeni bir müze gezdin mi? Başkalarının hayatlarından neler öğrenebileceğini keşfetmeye yarar. Çocuklukta dayatılan okul gezilerinden sıkıldığını hatırlıyorum ama bu yaşında gezmek yaşamı renklendirmektir.
Bütün yapacaklarını akıllı bir telefonun tuşlarına mı kayıt ettin? Git kendine kanlı canlı bir ajanda al. Hatta içinde motosu olanları bul ki yeni senede sana kolaylık sağlasın.
Doğan Hızlan yazının sonunda bir efsaneden bahsediyor. Acılarla, üzüntülerle dolu günleri geride bırakırken SİSİFOS Efsanesini düşünün diyor. Bende merak edip bu efsaneyi araştırdım internetteki tekin olmayan kaynaklardan. Karşıma Fransız yazar ve düşünürü Albet Camus “Le Mythe de Sisyphe – Sisifos Efsanesi” isimli eserinden bir yorum çıktı.
" Sisifos dönemin tanrılara karşı durmuş ve anlamsızca, umutsuzca da olsa bu cezadan gözü yılmak şöyle dursun mutlu olduğunu; bir gün haksızlığın sona ereceği bilinci ile geçici kaderini umursamadığını söylemiş. Ona göre “Sisifos” zulme karşı direnci simgeleyen bir kavram olmuştur. "
İşte ben!
Bütün zülmlere direnen ben, Dünya’yı umursamamış ama kendi dünyamı 2011’de çok geliştirmişim. Sanrım sevdiklerimin ve çocuklarımın dünyasında dokunabilmişim. Ne mutlu bana...
Boşverdim tüm ödevleri, aldım oğlanları yanıma; Milli Eğitim Bakan'ına inat çikolatalı, donutlı, krepli bol kalorili bir kahvaltı yaptım!
Yaşasın SİSİFOS!
Aldım kahvemi elime birden fark ettim yükleri ne zaman aldığımı.
Taaa geçen seneden sınav takvimi yüzündenmiş. Gülmeyin, çocukların sınav takvimi çökmüş üstüme! Ayın 3üne sınav koyan sayın Miili Eğitim Bakanı herhalde yeni senede kahvaltı keyfi, sohpet, akşamın dedikoduları, aile tebrikleri, miskinlik gibi noktaları hiç ama hiç düşünmemiş. Biz anneleri nasıl delirtebiliriz senenin ilk gününden diye başlamış düşünmeye. Yapmış bu takvimi bu şekilde. Meraktayım tek deliren benmiyim diye allahtan değilmişim! Derhal gazeteyi elime alıp, bu sene bu yükün altına girmeyeceğim! diye yeni sene sözü verdim kendime. Bozacağımı bilmeme rağmen denemekte yarar görüyorum. Kimbilir?
Gazetede sevdiğim yazarlar var, takipteyim. Bilirlermi ki acaba benim onları takip ettiğimi? Bilmeseler yazmazlar değil mi? Yeni sene sabahı gazetesi keyifli olur. Karikatürler boldur. Minicik 2 çizgiyle ifade edebilmek ne güzel bir meziyet. Senenin önemli olayları vardır sayfalarda... Bu sene neler olmuş neler dedirten cinsten. Gazetenin 18.sayfasında bir test çıktı karşıma. Severim testleri çözmeyi, ders değillerse! Gene aklım oraya gitti, kurtul bu yükten!!!!!!! Tam 26 soru var, herbiri 3 şıklı.
Testin adı UMURUNDA MI DÜNYA?
Vallahi değilmiş...Billahi değilmiş...
Hepi topu 8 tanesini bilebildim.
Arap yarım adasındaki ihtilal merakımı çekmiş olmalı, kimin ölüp kimin ölmediğini bulabildim, Irak savaşının faturasını bildim, kimin doğum yapmadığını bildim. Ekonomi, Wikileaks, Ruslar, Bosnalılar, İngilizler hiç mi hiç ilgi alanıma girmemişler. Biraz üzüldüm, demek ki dünyamı umursamıyorum diye.
İyi de iki de bir slogan yazıyoruz; " Boşver dünyayı, sen kendi dünyanın efendisi ol! " diye.
İşte bende öyle yaptığımı Doğan Hızlan’ın yazısında görünce bir rahatladım, pir rahatladım.
Bencağızım Kendi Dünya'mı önemsiyormuşum.
Doğan Hızlan şunu diyordu beni işaret ederek;
Geçen yıl neleri dinledin? Neleri okudun? Neleri seyrettin?
Dünya’ya bakışın, yeryüzünü algılayışın değişti mi?
Bu değişimine katkısı olanlar neler, kimler?
Bu soruları yalnız sana sormuyorum, eşine, dostuna, sevdiklerine ve çocuklarına da sormanı istiyorum!
Eğer hiç değişmediysen ve bir arpa boyu bile yol almadıysan, 365 günü hovardaca yaşamış sayılmazmısın?
Yeniyıl yeni başlangıçlar için çok uygundur. Kitaplığını, DVD, CD rafını zenginleştirdin mi?
Değişik alanlarda verilen ödülleri izledin mi?
Daha önce okumadığın bir yazar, dinlemediğin bir müzik hayatına eklendi mi?
Armağan aldın mı giysiden kozmetikten başka? Bir kitap, CD? Sevdiklerine tanıştıracağın bir yazar, bir müzisyen onların hayatlarında ne güzel değişimlere sebep olabilir hiç düşündün mü?
Yeni bir film yada tiyatro seyrettin mi? Gülmek için kendine vakit ayrıdın mı? Gülmek düşünmek için bir fırsattır.
Yeni bir müze gezdin mi? Başkalarının hayatlarından neler öğrenebileceğini keşfetmeye yarar. Çocuklukta dayatılan okul gezilerinden sıkıldığını hatırlıyorum ama bu yaşında gezmek yaşamı renklendirmektir.
Bütün yapacaklarını akıllı bir telefonun tuşlarına mı kayıt ettin? Git kendine kanlı canlı bir ajanda al. Hatta içinde motosu olanları bul ki yeni senede sana kolaylık sağlasın.
Doğan Hızlan yazının sonunda bir efsaneden bahsediyor. Acılarla, üzüntülerle dolu günleri geride bırakırken SİSİFOS Efsanesini düşünün diyor. Bende merak edip bu efsaneyi araştırdım internetteki tekin olmayan kaynaklardan. Karşıma Fransız yazar ve düşünürü Albet Camus “Le Mythe de Sisyphe – Sisifos Efsanesi” isimli eserinden bir yorum çıktı.
" Sisifos dönemin tanrılara karşı durmuş ve anlamsızca, umutsuzca da olsa bu cezadan gözü yılmak şöyle dursun mutlu olduğunu; bir gün haksızlığın sona ereceği bilinci ile geçici kaderini umursamadığını söylemiş. Ona göre “Sisifos” zulme karşı direnci simgeleyen bir kavram olmuştur. "
İşte ben!
Bütün zülmlere direnen ben, Dünya’yı umursamamış ama kendi dünyamı 2011’de çok geliştirmişim. Sanrım sevdiklerimin ve çocuklarımın dünyasında dokunabilmişim. Ne mutlu bana...
Boşverdim tüm ödevleri, aldım oğlanları yanıma; Milli Eğitim Bakan'ına inat çikolatalı, donutlı, krepli bol kalorili bir kahvaltı yaptım!
Yaşasın SİSİFOS!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder