Ben düştüm kendiminkine ve bir
sürece girdiğimi fark ettim. İkili ilişkiler süreci. Eteklerimdeki taşların
düşme zamanı Vol 1. Bakalım bu süreç bana ne anlatıyor?
Her ürünün olduğu gibi, her sürecin
de bir son kullanma tarihi vardır bence.
Düşünün, markete girdiniz, bir ürün
aldınız. Bazen içindekilere bakarız hani zararlı bir şeyler var mı içinde diye
ama çokça hatta genelde son kullanma
tarihine illa ki bakılır. Bu istemsiz hareketin sebebi o ürünü zamanında tüketip tüketemeyeceğimizi
öğrenmenin yanı sıra tüketemezsek bünyemize gelebilecek zararlardan kendimizi
koruma ic güdüsü olabilir.
Bazı alınanların kısa kullanım süresi olması tercihimizdir. Bunun sebebi yeterli saklama alanı olmamasından olabilir. Ani sevgi patlaması da olabilir.
Alırız, ihtiyacımızı giderir ve son kullanma tarihine bile ulaşmadan bitirmişisizdir.
Ancak bazılarının süreleri oldukça uzundur. Seninle seyahate giderler, ona dokunmanı beklerler, mutluluk verirler, zor anlarına çare olurlar, üzgün olunca seni avuturlar,düşüşe geçtiğinde yükseltirler, mutlu olunca yanında olmaktan keyif alırlar. Ama ne çare ki onların bile bir son kullanma tarihleri vardır.
Bazılarına sarılmak mümkündür. Sıcacıktırlar.
Sizi sonsuz mutlu kılarlar. O kategorinin son kullanma tarihi yoktur. Sen
istedikçe yanında kalırlar. Renkleri solabilir, popülerliğini kaybedebilir, sen
istersen gözden uzağa yerleştirlebilir, belki de vaz gecince gidebilir ama izleri
hep kalır.
Bazıları yapışıp kalır hayatınıza, atmanın gününü sayarsınız. Kontrol ederken buluruz kendimizi günü geldimi diye? Atamayız, utanırız, sıkılırız, vicdan yaparız belki de içten içe vakti dolmadı diye. Geri koyar o günün gelmesini dileriz..
Ama öyle bir ürün var ki, alırız ve kullandıkça, son kullanma tarihi kendiliğnden yeniler. Her baktiginda daha cok bağlanırsın ona ve korkarsın acaba bir gün son kullanma tarihi gelir mi diye? Korkudan onu ortaya cıkarmazsın, sanki gün yüzüne cıkmazsa tükenmeyecektir. Oysa içten içe bilirsin kendini hep yenilediğini de yenilirsin korkularına.
Bazıları yapışıp kalır hayatınıza, atmanın gününü sayarsınız. Kontrol ederken buluruz kendimizi günü geldimi diye? Atamayız, utanırız, sıkılırız, vicdan yaparız belki de içten içe vakti dolmadı diye. Geri koyar o günün gelmesini dileriz..
Ama öyle bir ürün var ki, alırız ve kullandıkça, son kullanma tarihi kendiliğnden yeniler. Her baktiginda daha cok bağlanırsın ona ve korkarsın acaba bir gün son kullanma tarihi gelir mi diye? Korkudan onu ortaya cıkarmazsın, sanki gün yüzüne cıkmazsa tükenmeyecektir. Oysa içten içe bilirsin kendini hep yenilediğini de yenilirsin korkularına.
Ve birden fark ederiz ki;
dostlukların da, sevgilerin de bir son kullanma tarihi olduğu gerçeği buz gibi
çarpıyor yüreğimize. Ruh sızlar. İnsanın elinin altındaki kelimeler de yetersiz
kalır…Bir son gidiş, inci inci gözyaşları gibi… Oysa dostlukların ve
sevdaların ruhunuzun tam içinde, derinliklerinde saklı olduğunu ve hep orada
kalacağını umuyordunuz siz. Anlam kaybolur. Acıyla büyür ruhumuz kaybedilmiş
dostluklar ve sevdalar limanında.
Bir umutla, sil baştan
yaşamak isteriz hayatı. Dostların ve sevdaların bir son kullanma tarihi olduğunu bilen yürek, bilir ki sizin de başkaları için bir son kullanma tarihiniz vardır.
Gözler
başka ufuklara çevrilmiş, sözler başka diyarlarda uçuşur olmuşsa, kalpler başka
başka ilgilere yönelmişse elbet dostlukların da, sevdaların da son kullanma
tarihi gelmiştir.
Ve gelmelidir de. Dostluklar ve sevdalar zorlamaya gelmez. Bir dost dostluğundan, bir sevgili sevgisinden uzaklaşıyorsa, ona söyleyebileceğiniz tek şey vardır: Sen bilirsin.
Ve gelmelidir de. Dostluklar ve sevdalar zorlamaya gelmez. Bir dost dostluğundan, bir sevgili sevgisinden uzaklaşıyorsa, ona söyleyebileceğiniz tek şey vardır: Sen bilirsin.
Her gidiş gibi
bu ayrılık da canımızı yakar. Ama tarih gelmiştir. Saat çalar ve siz ayrı bir
boyutta uyanırsınız artık. Ayrılık için konuşulmasına da gerek yoktur. Adının
konulmasına da. Olan olmuştur, yola devam. Belki başka anlarda tekrar çarpışırız, kimbilir ki?
Işte böyledir hayat. Bitti dediğinde başlar. Benim dediğinde
kaybetmişsindir.
Boşverin bağlanmayın kişilere, ürünlere, süreçlere, acılara, mekanlara.
Akıp, coşumak, sevip, AŞK olmak lazım.
Kimbilir belki böyle yaşama cesareti gösterirsek herseyin SON"SUZ" kullanma süresi olur.
Boşverin bağlanmayın kişilere, ürünlere, süreçlere, acılara, mekanlara.
Akıp, coşumak, sevip, AŞK olmak lazım.
Kimbilir belki böyle yaşama cesareti gösterirsek herseyin SON"SUZ" kullanma süresi olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder