BETTY BOOP!
Kendimi bildim bileli bu kadının tutkunuyum ben. Hafif meşrep bir kadın. Yürüdüğünde dişiliğiyle öne çıkan, kendine baktıran bir seks objesi misali. Içindeki masumiyet, dışındaki kadına yansımış ve insanları kendine hayran bırakma dürtüsünün birleşimi olmalı.
Adım Betty degil ki özdeşleştiriyorum kendimi onunla. Kıyafet desen asla böyle giyinmem. Bir saçları kıvırcık, bu da kendimi ona yakın hissetmemim sebebi olamaz.
Kendimi bildim bileli bu kadının tutkunuyum ben. Hafif meşrep bir kadın. Yürüdüğünde dişiliğiyle öne çıkan, kendine baktıran bir seks objesi misali. Içindeki masumiyet, dışındaki kadına yansımış ve insanları kendine hayran bırakma dürtüsünün birleşimi olmalı.
Adım Betty degil ki özdeşleştiriyorum kendimi onunla. Kıyafet desen asla böyle giyinmem. Bir saçları kıvırcık, bu da kendimi ona yakın hissetmemim sebebi olamaz.
Neden tutkunum bu kadına? 44 yaşımda
kalkıp neden anahtarlığını alıp arabamda kullanıyorum.
Onunla aramdaki tek ortak noktanın “dişi”
olmamız olduğu kanısına vardım.
Uzun yıllar - genç kızlığımdan beri diyebilirim- dişilik bana acınası bir durum gibi gelmisti. Küçücükken arkadaşlarla oynarken erkekler pilottu, kızlar hostes. Ben oyunu bırakıp gittiğimi bilirim pilot yapılmadığım için. Tren yolundan bisikletle geçebilen tek mahalle kızıydım. Ceviz ağacından kayısı ağacına, müştemilatın tepesinden horozla bahçeye atlayan toplumun “ erkek fatma” tabir etiği kızlarındandım ben. Zor işleri kendime basamak ettim hep, gücümle var oldum, hayatım bununla sınandı ve bu gün kendimi ev geçindiren tek ebeveyn olarak tam bir eril halinde buluyorum.
Uzun yıllar - genç kızlığımdan beri diyebilirim- dişilik bana acınası bir durum gibi gelmisti. Küçücükken arkadaşlarla oynarken erkekler pilottu, kızlar hostes. Ben oyunu bırakıp gittiğimi bilirim pilot yapılmadığım için. Tren yolundan bisikletle geçebilen tek mahalle kızıydım. Ceviz ağacından kayısı ağacına, müştemilatın tepesinden horozla bahçeye atlayan toplumun “ erkek fatma” tabir etiği kızlarındandım ben. Zor işleri kendime basamak ettim hep, gücümle var oldum, hayatım bununla sınandı ve bu gün kendimi ev geçindiren tek ebeveyn olarak tam bir eril halinde buluyorum.
Oysa ben gercek bir dişiyim. 28günde bir yenilenen, doğuma hazırlanan, bedenimle barışık, güzel gülüşü olan gerçek bir dişi. 4x4lük yaşımda farkediyorum dişi olduğumu. Ne muhteşem bir ödülle donanmış olduğumu ve bunun acizlik değil son derece yüce bir onur olduğunu.
Öğrenmenin yaşı yok, farkındalığın
ise kaçarı yok.
Bu gün dişi özelliklerimi geliştirmeye çalışan yüreğimle zihnime sesleniyorum. Geçmişte beni taşıyan tüm dirençlerimi de gün be gün serbest bırakıyorum.
Bu gün dişi özelliklerimi geliştirmeye çalışan yüreğimle zihnime sesleniyorum. Geçmişte beni taşıyan tüm dirençlerimi de gün be gün serbest bırakıyorum.
Doğrudur ki yaşadığımız coğrafyada eril değerler daha 'değerli' görülürler. Ancak bu durum dengenin bozulmasına neden oluyor. Eril tarafımız zamanın çoğunu iş peşinde koşarak, hedefleri tutturmaya çalışarak, sürekli geleceği düşünerek geçirirken, dinlenmeye, tatil yapmaya ve başkalarıyla spontane iletişim kurmaya çok az zaman ayırıyor. Teknolojik şeylere, sanal ortamlara daha bağımlı olmaya başlıyor. Akıllı telefonlar, ipadler, bilgisayarlar elimizden düşmüyor. Bu yüzden doğada git gide daha az zaman geçirip, yaratıcı doğamızı ifade edemez hale geliyoruz.
Erilleştikçe haliyle dişil tarafımız azalıyor ve hep eksik olduğumuz hissiyatı duyuyoruz. Hasretini çektiğimiz şeyi bilmesek de aradığımız şeyin dişil taraf olduğunu kabullenmekte zor geliyor. Bu söylem her iki cinsiyet içinde geçerlidir.
Erilleştikçe haliyle dişil tarafımız azalıyor ve hep eksik olduğumuz hissiyatı duyuyoruz. Hasretini çektiğimiz şeyi bilmesek de aradığımız şeyin dişil taraf olduğunu kabullenmekte zor geliyor. Bu söylem her iki cinsiyet içinde geçerlidir.
Hayatı sürekli mantık ile yürüten benim gibiler içindeki dişilden kopuyor haliyle. Dişil taraf alıcıdır, hislere ve sezilere açık bir doğa halidir. Yönetmeye, mantıklı açıklamalar getirmeye, mazeret ve tanımlara yer yoktur burada. Alıcı, gözlemci, akışındaki bir nehir gibi bir haldir. Bu hal, etrafımıza ördüğümüz duvarları indirmek manasına gelir. Yaşama kayıtsız şartsız güvenmek demektir. Yaradılışa güvenmek, Yaradan’a güvenmek demektir. Teslimiyet demektir. Güven, feminen doğaya aittir. Sebepsiz, şartsız, analizsiz. Seziler hiç yanıltmazlar. Duyabilirsek eğer.
Ben bütün bu duyguları yaşarken fark ettim ki bu gün Yahudi takviminde Tu Be Av. Yani sevgi, affediliş, yeni başlangıçların günü. Kutsal kitapta bahsedilmeyen, takvime hahamlar tarafından eklenen ve Av ayının 15'i anlamına gelen Tu Be Av günümüzde " Sevgililer Günü", "Sevgi Günü" olarak coşku dolu ve neşeyle kutlanan bir bayramdır. Yahudi tarihindeki en acı gün olan Tişa BeAv'dan sadece altı gün sonra Tu BeAv'da tarih boyunca birçok mucize gerçekleşir. Dolunaya denk gelmeside günü daha bir özel kılar.
Tu Be Av nedir detaylı okuma isteyenler yazının sonundaki linki klikleyebilirler.
Bu sevgi gününde evrenden isteklerde bulunmak adettendir.
Bir eş dilenebilirmiş diyor yazıda ama eş diye tanımlanan bizimle tamamen aynı ( ya da böyle olacak deyip şekillendireceğimiz) bir eş değil. Kendi özellikleri ve şahsiyeti olan, bizimle paralel çizgide, aynı değerde, gerektiğinde karşımızda olacak ve bizi potansiyelimize ulaşmamızada yardımcı olacak bir eş dilemek lazımmış. Ya da böyle bir eşi olanın şükretmesi gerekirmiş.
Eh, ritüle bozulsun iste meyiz di mi? Dileyelim o zaman...
Tu Be Av nedir detaylı okuma isteyenler yazının sonundaki linki klikleyebilirler.
Bu sevgi gününde evrenden isteklerde bulunmak adettendir.
Bir eş dilenebilirmiş diyor yazıda ama eş diye tanımlanan bizimle tamamen aynı ( ya da böyle olacak deyip şekillendireceğimiz) bir eş değil. Kendi özellikleri ve şahsiyeti olan, bizimle paralel çizgide, aynı değerde, gerektiğinde karşımızda olacak ve bizi potansiyelimize ulaşmamızada yardımcı olacak bir eş dilemek lazımmış. Ya da böyle bir eşi olanın şükretmesi gerekirmiş.
Eh, ritüle bozulsun iste meyiz di mi? Dileyelim o zaman...
Tüm dileklerin gerçekleşmesi dileğiyle...
* Yazımdaki eril/dişil
konularındaki bilgileri Gülenay Pema’nın blogundan derledim. Yazının tamanını okumak isteyenlere blogun iletişim
bilgisi http://gulenaypema.com/makaleler/neptunden-notlar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder