Yeni bir çocuk kitabıyla
karşı karşıyayım. Bayılırım o çocuksu bakış açısındaki yalınlığa ve mesajı
dolaylı iletirken tam on ikiden vurmasına. Hep derim çocukluk hiç bitmeyen bir
süreçtir. Dünde bunu teyid eden bir cümleye müşteri oldu kulaklarım:
Zackarina'ların deniz kıyısındaki evlerinde sabah olmuştu. Zackarina ile annesi mutfakta oturmuş kahvaltı ediyorlardı. Zackarina yavaş, annesi ise sanki tabağını önünden alacaklarmış gibi hızla yiyordu. Çünkü işe yetişmesi gerekiyordu.
İnsanlar
hiç değişmez değişen sadece oyuncaklardır.
Gelelim kitaptaki kısacak ama kocaman mesajlı hikayeye...
kısalttım ama gene de sabırla okuyun... çocuklar dinlerken sabırlıdırlar, büyüklerin hep acelesi vardır.
Gelelim kitaptaki kısacak ama kocaman mesajlı hikayeye...
kısalttım ama gene de sabırla okuyun... çocuklar dinlerken sabırlıdırlar, büyüklerin hep acelesi vardır.
Şu büyüklerde ne tuhaf
oluyorlar ( Küçük Prens der…)
Herkes çalışıyor yalnızca çalışıyor.
Herkes çalışıyor yalnızca çalışıyor.
Zackarina'ların deniz kıyısındaki evlerinde sabah olmuştu. Zackarina ile annesi mutfakta oturmuş kahvaltı ediyorlardı. Zackarina yavaş, annesi ise sanki tabağını önünden alacaklarmış gibi hızla yiyordu. Çünkü işe yetişmesi gerekiyordu.
"Anne
saklambaç oynaylım mı?"
"Şimdi olmaz! Vaktim yok, otobüs gelmek üzere."
"Baba balık tutmaya gidelim mi? Sen ve ben?"
"Lütfen Zackarina şimdi olmaz. Çalışmak zorundayım. Çok önemli işlerim var."
"Balık tutmak da önemli," dedi Zackarina.
"Tabii, tabii," dedi babası "Ama şimdi değil, çalışıyorum. Haydi sen dışarı çıkıp oyna."
"Şimdi olmaz! Vaktim yok, otobüs gelmek üzere."
"Baba balık tutmaya gidelim mi? Sen ve ben?"
"Lütfen Zackarina şimdi olmaz. Çalışmak zorundayım. Çok önemli işlerim var."
"Balık tutmak da önemli," dedi Zackarina.
"Tabii, tabii," dedi babası "Ama şimdi değil, çalışıyorum. Haydi sen dışarı çıkıp oyna."
Zackarina
ayaklarını öfkeyle yere vurarak odadan çıktı.
"İş, iş, iş! Hep aynı şey, iş de iş!"
"İş, iş, iş! Hep aynı şey, iş de iş!"
Kumsala
Kumkurdunu bulmaya gitti. Onun sıkıcı işler yapmadığından kesinlikle
emindi. Ciddi ve önemli işler.
Zackarina, ardıç ağaçları ve
taşların arasından kumasala uzanan patikasyı koşarak geçti ve ordaydı.
"Merhaba," dedi
Zackarina.
"Merhaba," diye
karşılık verdi Kumkurdu.
" Delilik bu, Herkes çalışıyor,
çalışıyor da çalışıyor, hiç kimsenin bir şey yapmaya vakti yok!"
"Hmm, bende
çalışıyorum," dedi Kumkurdu.
" Hiç de değil," dedi
Zackarina. " Sen hiç kımıldamadan oturuyorsun ya!"
"Elbette çalışıyorum," dedi Kumkurdu. "Deliler gibi çalışıp kendimi yıpratıyorum. Çalışmaktan neredeyse
canım çıkacak."
"Ama hiçbir şey yapmıyorsun ki," dedi Zackarina.
"Aynen dediğin
gibi, hiçbir şey yapmıyorum. Benim işimin adı “hiçbir şey” dünyanın en ağır işi
bu. Ama nasıl dayanırım bilemiyorum, çok yorucu!"
"Ben sana yardım
edebilirim," dedi Zackarina "Söyle ne yapacağım?"
Kumkurdu ne yapacağını
söyledi ve Zackarina aynısını yapmaya başladı. Çok geçmeden Kumkurdu’nun doğru
söylediğini anladı. Hiçbir şey işi gerçekten de çok yorucuydu. Kesinlikle kımıldanmayacak,
ayak parmakları oynatılmayacak, konuşulmayacak. Sadece hiçbir şey yapılacaktı,
hem de hiç durmadan!.
Zackarina bütün vücudu
ağrıyana kadar taş gibi kımıldamdan durdu. Soluğu kesildi, Inlemeye başladı ve
tam daha fazla çalışamayacağım diyecekken Kumkurdu gerindi ve
"Nihayet," dedi. "Nihayet işi bitirdik. Bugün amma da çok çalıştık! Gördün mü, Iki kişi paylaşınca iş ne de çabuk bitiyor."
"Evet," dedi
Kumkurdu."Artık serbestiz. Zaten işin asıl anlamı da bu; bittikten sonra çok
mutlu oluyorsun, dinlenirken istediğini yapabiliyorsun!"
Serbest saatte Kumkurdu ile
Zackarina kumsaldaki taşları düzelttiler. Ağır taşları bir oraya bir buraya
taşıdılar. Zackarina serbest zamanda yaptıkları bitince annesini ve babasını
kumasal çağırdı. Onlara taşları dizdiğini gösterdi ve annesi ona
"Ne güzel olmuş sahil, eminim
çok yorulmuşsundur," dedi.
Zackarina "Hayır hiç yorucu
değil çünkü taşları işten sonra serbest kaldığımda taşıdım," dedi.
Çocukça olan bu hikaye
hepimizin sıkça yaşadığı bir durum. Sahip olduğuımuz işlerde ne çok
yorulduğumuzu ve bizi sadece maddi olarak beslerken aslında bizden ne çok şey
alıp götürdüğünü farketmemizi sağlayan cinsten bir hikaye oldu. Serbest zamanlarımızda
bizi iş hayatımızdan kat ve kat daha fazla yoran anlarda ise ne kadar mutlu ve
keyifili olduğumuzu, günün sonunda onları yapmış olmaktan ne kadar keyif
aldığımızı fark ettirdi. Aslında biz iki gün çalışıp 5 gün tatildeyiz ama bunu
böyle algılamadığımız için iş saatlerinde streslenip geriliyorz.
Farkındalık tam da bu anda.
Sahip
olduğumuz işleri severek ve isteyerek seçiyoruz. Öyleyse hakkını verelim,
şikayet etmeden keyifle zamanımızı geçirelim.
Çünkü hiçbir şey yapmak çoooooook
yorucu!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder