Dün akşam müthiş bir
deneyim yaşadık ailece. Hem sadece biz değil, dünya üzerinde yaşayan tahmini 13
milyon insan, aynı duyguları hissederek bir gece geçirdi. Bundan tam 5780 yıl
önce bir ırkı yola çıkaran kelime ÖZGÜRLÜK ve bunu gerçek kılmak için kutsal
topraklara varma niyeti. 10 belayı* sıraıyla bir kaseye boşaltırken, espiri
gibi olsada, 11.bela Korona’da bu sirkeli suyun içinde diğer belalarla yok
olsun diye herkes dilemiştir biliyorum.
Peki bu digital
dünyadayken herşey durdu mu? Gelenekler unutuldu mu? Hayır tabii ki. Tersine sanki
daha bir coşku ile kutlandı, daha bir anlam buldu aile olmak, birlik olmak ve
dokunmanın, sarılıp öpüşebilmenin anlamı.
Ama bir şey daha
oldu. Zihinlerde bir değişim oldu. Dijital
çağ, hepimizin ellerindeki aletler aracılığıyla binlerce bilgi yayıyordu, hepsi
bize bir yere git, biriyle görüş, bir şey al, bir şey paylaş, BİR ŞEY YAP
diyordu. Sürekli bir telaş, sürekli bir şeyler kaçıyormuş hissindeydik. Bu
sendromun psikolojideki tanımı
Bir Şey Kaçırıyormuş Olma sendromu yani; Fear Of
Missing Out=FOMO
Itiraf etmek güç geliyor
herkese belki ama bir dostumla telefonda konuşurken şöyle söyledi, hem de kısık
sesle, sanki biri duyarda yanlış anlaşılır diye, bir diğer dostum whatsapptan yazdı, hani aramızda kalsın tarzında… Kabul edelim ve
itiraf edelim ki bu evde kal hepimize iyi geldi. Ruhlarımız sakinledi. Ha
ekonomimiz sı.tı belki ama olsun nasılsa düzelteceğiz birlikte. Devletler daha
bir sorumlu davranıyor vatandaşları adına zira onları bugün gözetmeyen
politikacılar ayvayı yiyecek hayat normale döndüğünde. Herkes kendi evini
korumakla görevli şu anda ve dışarda kaçırılacak hiç bir şey yok o yüzden şu
anın keyfini yaşayıp yüksek sesle IYI KI KORONA diyebilecek cesareti göstersek
mi?
Aramızdan ayrılan her
varlığa üzüntü duyuyorum. Bu canlar birer numarayla ifade ediliyor ne yazık ki.
Ama şanslılar mı ne? Adları bir şey uğruna kayıt altına alınıyor. Düşünsenize
binlerce trafik kazası ölümüz, binlerce kanser hastası kayıbımız ve bir çok
farklı şekilde katledilen erkek,kadın ve çocuğumuzun bir sayısı bile yok
evrende. Her bir hasta için dua ediyoruz, plazma donörü bulunsun diye. Her bir
doktor, sağlık çalışanı için kuvvet ve şans diliyoruz, farkında mısınız? En son
ne zaman doktorumuza teşekkür etmiştik ki?
Bir şeyler değişiyor ve bu şekilde bizlerde
değişiyoruz. Zihinlerimiz daha önce hiç bilmediği bir odada şu anda. Olumlu
sözcüklere her zamankinden daha ihtiyaçlı. Kendimizi değerli hissettirecek iş
arkadaşımız, patronumuz, maaşımız, elbisemiz, varlığımız yok. An itibariyle
kendi değerimizi kendimizin belirlediği bir oda burası. Zihinlerle beraber
bakış açılarımız, yaşam korkularımız ve tabii ki genişleyen bedenlerimiz de
değişimin içinde.
Geçmişte asla yapmam dediklerimizi yapar buluyoruz, onlara
neden asla dediğimizi farkediyoruz. Yeteneklerimizi deneyecek zaman ve ortam
buluyoruz. Aşçılarımızın, ressamlarımızın, şairlerimizin, yazarlarımzıın,
müzisyenlerimizin, girişimcilerimizin çoğalacağına inanıyorum. Sanki daha bir
kalite versiyona doğru ilerliyoruz bu savaşta.
Bir şekilde degişiyoruz ve her
bilinmezlik gibi korkuyoruz, kaygılanıyoruz. Doğal, insanız sonuçta. Bilmek
lazım ki bir niyet varsa bir yol vardır. Bir yol varsa da o yol hep AÇIKtır.
FOMO bahane EVDE KALmak şahane…
Az kaldı çıkıyoruz.
Sonuçta koca bir ırk bile yola çıkınca inancını kaybedip altın buzağıya tapmış
ama genede doğru yolu bulup kutsal topraklara varmış. Bizler içinde çıkış
yakındır.
* Yahudiler tarafından Mısır'dan çıkışın
kutlandığı Pesah bayramının bir parçası olan on
bela Tevrat’ta şöyle sıralanmıştır.
1. Çıkış 7:14-25 - su kana dönüşüp
bütün balıkları ve diğer su altı yaşamını öldürdü. (Dam)
2. Çıkış 8:1-15 – Kurbağa Tsifardeah)
3. Çıkış 8:16-19 Bit (Kinim)
4. Çıkış 8:20-30 - Sinek (Arov)
5. Çıkış 9:1-7 - Hayvanlarda hastalık (Dever)
6. Çıkış 9:8-12 - İyileşmeyen çıbanlar (Şhin)
7. Çıkış 9:13-35- Dolu ve fırtına (Barad)
8. Çıkış 10:1-20- Çekirge (Arbeh)
9. Tekvin
1 -
Karanlık (Hoşeh)
10. Çıkış 11, Çıkış 12 - Kapı eşiğinde işaret bulunmayan
yerlerdeki ilk doğan erkek çocuk ve hayvanların
ölümü (Makat behorot)
İlk üç bela "bütün Mısır
toprakları"nı etkilerken 4., 5., 6., 7. ve 9. belaların
İsrailoğulları üzerinde etkisi olmadı. Yahudilerin 8. beladan etkilenip
etkilenmediği belirsizdir. Tevrat'ta yazdığına göre, Yahudiler son beladan kapı
eşiğine koyun kanı sürerek, kavrulmuş kurbanın etini matsa ile
yiyerek kutlayıp kurtuldular. Onuncu beladan sonra en nihayetinde firavun
İsrailoğullarının şartlarını kabul edip onları serbest bıraktı.
Pesah, veya Hamursuz Bayramı ,
bir Yahudi bayramı ve festivalidir. Mısır’da kölelikten kurtarılan
Antik İsraillilerin göç hikâyesini anar. Pesah, Yahudi takvimine göre
Nisan ayının 15. günü başlar, bu tarih Kuzey Yarım Küre’de bahara
denk gelir ve bayram 7 veya 8 gün kutlanır.
Göç anlatısında, kutsal kitap, Tanrı’nın; on belayı
Mısırlıların üzerine musallat ederek, İsrail Çocuklarını kölelikten kurtarılmasına
yardım ettiğini belirtir. On belanın sonuncusu, her evde ilk doğan çocuğun
ölmesi olduğundan, İsraillilerden evlerini kuzu kanıyla işaretlemeleri istendi.
Böylece, bu son bela onların evlerine dokunmadan üzerlerinden geçecekti.
Belalarla başlayan bu hikaye ve göç, hamursuz bayramının kökenini oluşturdu.
Bayramın adının tam olarak nereden geldiği üzerine tartışmalar olmasına rağmen
genelde inanılan hikaye; Firavun İsrailliler’i özgür bıraktığında, İsrailliler,
ekmek hamurunun mayalanmasını beklemeden terk ettikleridir. Bunu anmak adına,
Hamursuz Bayramı boyunca mayasız ekmek yenir. Matza (düz
mayasız ekmek) hamursuz bayramının sembolüdür. Kaynak: Vikipedia
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder