Takatukacı
engelleri takatukalamazsa,
Takatukacıdan engelleri takatukalatmadan al da gel.
Takatukacıdan engelleri takatukalatmadan al da gel.
Hayat, bir anla diğer an arasındaki
hareketler zinciri. Zaman zaman iki an birbirine tamamen uyum içinde olur hoop
ilerlersin ancak zaman zaman işler öyle gitme, önüne konulan engeli bile
göremeyecek kadar kör olmuşsundur ve burnunun ucundakini goremez takilip kut
dusersin.
Eger kendiyle uğraşan biriysen,
dönüp takıldığına şöyle bir bakarsın.
Engelini takatukalar yola devam
edersin.
Ama iç sesini duymayanlardansanız
düşmenin şiddetiyle ani acıdan kıvranırsın. Kanayan yaralarına bakar, sağa sola
“ böyle şeyleri neden koyarlar yoluma,” diye söversin. Yetmez birde düştüğünü
görüp kaldırmayanlara daha da sinir olursun. Acı öfkeye dönüşür, miktarı katlanır
yerlerde sürünüp dövünmeye devam edersin. Engeli oraya koyanlara söverken artan
acıyla krizlerini büyütür hatta günler, aylar, yıllar o düştüğün yerde
kalabilirsin.
Acının varlığına alışır “Aman
bunsuz kalmayayım,” derken zırlamaya devam deyip değil yürümeyi, ayağa kalkmayı
bile unutursun.
Üzülerek engelleri
takatukalatmadan alır gelirsin.
Peki ya eğer engeli görüp
kaldırdıysak ama ilerleyemiyorsak? Bu ne demek olabilir ki? Dilimde hep şu sözler
geziyorsa;
“Bunu yapmayı cok istiyorum ama............”
Ama"ları koyan kim?
Evet bazen bizim isteğimiz
dışında oluşan dış engeller var bunu yadsımak mümkün değil ancak biz
hedefimizden, yapmak istediğimiz şeyden çok o engele takılıyoruz hem de öyle
bir takılıyoruz ki yanında dolanmak, üstünden geçmek, yardım istemek yerine, engeli büyüttükçe
büyütüyoruz. Güzel bir söz var;
Hadi onlar dış engeller, kontrolümüzde
değiller peki ama ya içimizdeki engellere ne demeli?
Zamanım yok, daha önce denedim
başaramadım, geçen seferde yürütememiştim, bu işe kabiliyetim yok, iradem
zayıf, her türlü aksilik beni bulur zaten, işlerimi bir türlü bitirip de buna
başlayamıyorum vs. vs. vs.
Bahaneler, bahaneler,
bahaneler...
Martin Seligman'ın bir
araştırmasına göre, insanlar çaresiz kaldıklarını düşündükleri zaman kötümser
düşünce başlıyor. Kötümser düşünce çaresizliği körüklüyor ve ikisi bir arada
durgunluk, hareketsizlik, isteksizlik, umutsuzluk, depresyon gibi durumlara
neden oluyor. Oysaki çalışan kas ağırlık taşırken zorlanmaz. Ancak bir kaç
başarısız geçmiş deneyim, kendi istediğimiz gibi sonuçlanmayan bazı olaylar
bize hemen çaresizliği hatırlatıp elimizi kolumuzu bağlıyor.( M. Seligman /
Öğrenilmiş iyimserlik)
Peki neler yapılabilir?
Günümüzde yaşam koçları bize bu
soruları sormamızı öneriyor. Cevap verirken çok samimi olursak
engelleri
ortadan kaldırabilir ya da en azından engelleri yerlerinden kıpırdatabiliriz.- Ø Bunu yapmak benim için neden önemli?
- Ø Bunu gerçekten yapmak istiyor muyum?
- Ø Bunu yapmayı ne kadar istiyorum?
- Ø Gerçekten istediğim ne?
- Ø Beni durduran ne?
- Ø Beni durduran bu şey olmasaydı ne olurdu? Ne farklı olurdu?
- Ø Beni durduran şeyin bir an için ortadan kalktığını varsayalım, hemen harekete geçiyor muyum?
- Ø Hala duruyorsam bu sefer hangi engel takıldı aklıma?
- Ø Bu engeli ortadan kaldırmanın yolları olsaydı, bu ne olurdu?
- Ø Seçeneklerim neler?
- Ø Ben bu isteğimi gerçekleştirdiğimde ne olacak?
- Ø Bu kararımı uygulamak içimde neye hizmet ediyor?
- Ø Bu kararı uygulamanın bende ki anlamı nedir?
- Ø Bu benim için neden önemli?
- Ø Bu isteğimi gerçekleştirdiğimde ben kim olacağım?
Bütün cevapları sıralayın, sizi
asıl durduran noktaya ulaştığınızda olayı çözdünüz demektir.
Artık o dağ küçülmüş, küçülmüş
bir taş boyuna gelmiş demektir. Yapacağınız şey taşı alıp kenara
koymak.
Engeliniz takatukalanmıştır. Yola
devam!
Aman sakın dönüp takatukacıya sövmeyin,
artık onun kim olduğunu biliyorsunuz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder