Hayattaki en keyifli hırsızlık yaşamdan
keyifli anlar çalmaktır.
LIMMUD 2015’in özeti bu cümle işte.
Gene Kasım ve gene keyifli bir Limmud
bitti. Herzaman ki gibi gene bir adım ileriye taşındım. Bu sefer slogan sanki
geçmiş senelerden daha bir derindi.
Dinle, Sorgula, Hayal et, Deneyimle, Paylaş
İşte tam da slogana uygun bir gün geçirince sizlerle paylaşmak şart oldu.
İyi
ki yazıyorum, iyi ki varsınız ve paylaşıyorum. Dilerim Limmud'da olan
diğer kişilerde yazar da bende onların dinlediklerinden öğrenirim zira öyle
güzel konuşma konuları ve konuklar var ki birini seçerken diğerinden eksik kalıyorsun.
Bu seneki ilk saatin seçimi İlber Ortaylı oldu.
Konu: Bu günlere nasıl geldik?
Kişi kendi sahip olduğu geçmişini iyi bilmezse, bu gün durduğu yeri sorgulaması,
yaşadığı haksızlıkları anlması ve ilerlemesi mümkün olmayacaktır. Varlığını
anlamlı kılmak için şiddet uygulayacak ve akabinde hem kendine hemde sahip
olduğu kültürü zarara uğratacaktır. Gelecek nesilin doğruları bilmesi için
kurbana düşürmeden, doğru bilgiyle bu günkü yetişkinler olarak yazmalı ve
söylemeliyiz. Türkiye etnisitler ülkesidir, yani bir çok farklı kültür ve din,
dilin iç içe yaşadığı bu coğrafyada bazı adetler dini ve dili ortadan kaldırıp
bizleri ortak bir kültürel yapıda topluyor. Bunu fark edip şiddet yerine, anlamak ve birlik olmalıyız. Oluşan bilinçsiz kitleler bazı şeyleri yerine
getirmekte ancak o kadar bilinçsizce yapılmakta ki adeta peynir tabağının ardından kuru fasülye servisi gibi abes durumlar oluşmaktadır. Burada önemli
olan peynir tabağını sunarken yanına yakışacak en güzel şarabı ve en güzel
müziği harmanlayabilmektir. O zaman karşımıza güzel bir tablo çıkacak hem keyif
verecek hem de anlamlı olacaktır. Bu etkin hali oluşturmak için peynir-şarap ve
jazz üçlüsünü iyi tanımak şarttır. Yoksa ortaya çıkan sonuç bir hurdaya
benzeyecektir.
Bu noktada sorguladım hurda nedir? Hurdanın anlamı kullanım dışı
olan malzemenin posası. Kullanım süresi dolmuş, katma değer yaratamaz hale
gelmiş değerlendirilebilir ya da geridönüşebilir malzemeler bütünü. Bu tanım
bana hayatımızda neleri hurdaya atıyoruz? sorusunu sordu tabi ki. Blog konusu
diye yıldızla işaretledim ve kalabalık odayı terk edip yeni odaya doğru
ilerledim.
Yeni konuşmacı Özgür Bolat,
Konu: Mutluluk ve başarı
TedX te seyrettiğim ve Hürriyet Gazetesindeki yazılarını keyifle okuduğum Ayşe Arman'ın
röportajı ile keşfettiğim bir deha. Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesinden mezun. Bir yıl New York Üniversitesi’nde burslu, öğrenme psikolojisi eğitimi aldı. Fulbright ve Türk Eğitim Vakfı bursu ile Harvard Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde yüksek lisans yaptı. Mutlu çocuklar yaratmak için ebeveynleri
eleştiren, eğitim sistemini en üst dereceden yanlış bulan biri. Bilinenden farklı doğruları bizim yüzümüze vuran gencecik bir adam.
Mutluluk ve başarı kavramlarının dışa bağımlı olmaması gerektiğini söylüyor.
Insanın mutlu olması içsel değerlerine bağlanmalıdır fikrinde. Dışardan gelen
başarı gelmezse kişiyi utanç ve üzüntüye sürüklerken, içten gelen başarı kişide
gurur ve rahatlamaya ulaştırıyor insanı. Sürdürülebilir bir mutluluk en önemli
durumdur. Bunu fark etmek adına hergün sizi mutlu eden anlarınızı yazmanızı
öneriyor. Bu şekilde farkındalığınız artmış ve sizi mutsuz edenleri yavaş yavaş
farketmenize yardımcı olacaktır, Mesela 14m$ bir şirketi yöneten CEO eğer
başarılıysa kendiyle guru duyarken, başarısız oladuğunda intihar edebilir. Oysa
içsel motivasyonu olan birisi olsa başarısızlığından alacağı ders ile bambaşka
yollar seçecektir kendine. Kişiliği zedelenmemiş ve mevcudiyetiyle yönetmiş
olması yeterli olacaktır. Kişi elinden gelenin en iyisini yaptığını bilmesi
yeterlidir.
Kişi değerini başkalarına göre belirlememlidir. Eğitim sisteminde
bunun karşılığı nottur, oysa insan not ile ölçülmemeli, kendi kişisel
başarısıyla değerlendirilmelidir. Ali'nin aldığı not belirlemeyecektir çocuğun
başarısını, onun başarısı kendi aldığı notun kendi gelişimindeki yerini
belirleyecektir. Ödül ve ceza ile motive edilmiş bir eğitimin sonucu ancak hırs
ve tutkular akabinde derin bir başarısızlık olacaktır. Hedef koyulmalı, hedefe
odaklı hareket edilirken sorumluluk tamamen çocuğa verilmelidir. Ebeveynin
görevi sadece teşvik edip, koşulsuz sevmeye devam etmek olmalıdır.
Çocuğunuza
şu soruyu sorarsınız sık sık, Ne olmak istiyorsun? Onun yerine şunu sorun, Ne
yapmak istiyorsun? Bu soruda kişisel sorumluluklar vardır. Doktor olmak
istiyorum diyen bir çocuk neden olmak istediğinide anlatırsa başarı hedefine
ulaşabilir. Annem babam istiyor diyen çocuğun alacağı diplomanın sadece bir
ünvandan ibaret olacağını ve hiç birşeyi değiştirmeyeceğini bilmek gerekir.
Çocuk bu soruyu yanıtlarken sorumluluğunu da alır ise meslekte başarılı olacak
ve hedefine ulaşmaktan dolayı aşırı tatminkar olup motivasyonu yüksek olan biri
haline dönüşecektir.
Şu kitabı okumayı tavsiye etti, From Good to Grade Jim
Collins. Konusu 1965-1995 tarihleri srasında ilk 15 yıl hiç gelişme kaydetmemiş
ama son 15 yılda üç kattan fazla büyümüş 11 şirketin incelemesini anlatıyor. 5
prensipten bahsediyor kitap,
1- alçakgönüllülük
2- kimlerle olunup, daha sonra
ne yapılacak
3- zalim gerçeklerle yüzleşmek
4- kirpi konsepti
5- disiplin
kültürü
Başarı mutluluk getirecektir ama dış kaynaklı yolculuklarda başarı
oluşmazsa kişi kendini var edemez ve depresyon başlar. İç kaynaklı bir yolculuk
ise ben ben olduğum içinle sonuçlanır ve kişilik, prensipler, değerler ve
ilişkilerden oluşur. Başarı ve mutluluk için dışsal motivasyonlar olan ödül,
ceza, övgü ve rekabeti hayatınızdan çıkarıp onun yerine geribildirim, tanıklık,
gelişim, sorumluluğu koymak lazım. Elinden gelenin en iyisini yaptığından emin
olan kişi sorumluluğunuda almış olduğundan utanç ya da üzüntü duymayacaktır.
Daha nice sorular varken kafamda mutlu
başarılı düzleminde kenara koyup hızlıca yarı diet bozucu bir öğlen yemeğini
hızlıca lüpleyip yeni odama mor kata koştum. Karşımda bir ilah vardı.
Prof Dr
Talat Kırış
Konu: Hekimlik ve yaşam
Kendisi Beyin cerrahı. Tanrı yolunuzu düşürmesin ama eğer düşerseniz de onun
gibi muhteşem bir cerraha düşmeniz dileğiyle demek isterim. Yaptığına aşık,
kendiyle barışık ve hepsinden önemlisi empatik bir cerrah. Hastanenin ağır
abilerinden olmasına rağmen, sessiz kişiliğinin altı mükemmel bir insan
figürüyle donanmış. Beyni gösteriyor ekranda. Onu öyle karşımızda görmek bile
heyecan vericiyken bir tümörü ya da bir hastalık için açtığında onunla bir
bütün olan ellerin düşüncesi çok ironik. Karşımda iki beyin var diyor ameliyatta. Biri benim
beynim biri de hastanın. İkisininde muhteşem çalışmasını sağlamalıyım. İçsel
motivasyon, Özgür Bolat haklı, başaracak çünkü olaya beyin cerrahı olarak
dışsal bir motivasyonla değil, hastayı iyi edebilme içselliğiyle hareket ediyor.
Her cerrah gibi kendini biraz Tanrı sanan ama evrende hiçbir şey olmadığını
fark eden bu güzel yürek hocasını kaybedince hayata ara verip önce kanoyla
kuzey kutbuna Grönland'a sonra da Güney Kutbuna Antartica'ya yelkenle gitmeyi
başarıyor. Yazıyor ve aynı zamanda hobisi olan yelkeni devam ettiriyor. Dediği
şey çok basit, tek yönlü yaşam olmaz. Hayallerini gerçekleştirmeden
geçireceğiniz bir ömür boşa yaşanmıştır. Hem doğanın terbiye etme gücünü yaşıyor
yolculuklarda hem de kendi yaşam felsefesini oluşturuyor. Delilik taşını
araştırın diye bitiyor konuşma. Ameliyat edilen hasta deli iken cerrahın
başındaki huniye dikkat çekiyor.
Muhteşem bir hazla dinlediğim sunum
bitince kendi hayallerimi yazmış buluyorum kendimi. Onca iş stresi, bunca hayat
telaşının yanında hergün hayallerimi tek tek tamamladığım için yüreğimde oluşan
hazzı farkediyorum. Hemen yeni bir hayal daha yazıyorum deftere, Hindistan ve
ashram. Birgün mutlaka!
Yeni odama geçmeden kahve molasında
lezzetle pişirilmiş enfes keklerden ince bir dilimin hazzına vardıktan sonra
gene ikilimlerle elemek zorunda kaldığım yeni odama geçiyorum.
Bu sefer Konuşmacı Mehmet Fatih Uslu.
Konu: Gayri Müslim Edebiyatçılar.
Genç bir edebiyatçı.
Tanzimat Edebiyatı adlı çalışmasını görünce ah diyorum ah! çünkü bende bunları
okumak isterdim bu günkü aklım olsaydı. Ermeni edebiyatçıları konuşuyoruz.
Osmanlı’da yazılan ilk eserin Şemsettin Sami’nin Taaşşuk-I Talat ve Fitnat
olmadığını, tersine Vartan Paşa adlı bir Ermeninin yazdığı "Akabi
Hikâyesi" Türk romancılığının ilk temel taşlarındandır ve Ermeni harflerle ama Türkçe yazılmış
olup ilk Türkçe eser olarak kabul edilmemektedir. Wikipedia onu ilk Ermeni
roman olarak yazıyor. Görmek istemediklerimizden biri daha çıkar karşımıza.
Aynı Bienal’de hissettiklerim gün yüzüne çıkıyor. Yakın tarih ama çok uzakmış
gibi unutulmak isteniyor. Acı başka bir gerçek daha karşıma çıkıyor bir anda, o
da Yahudi edebiyatı üzerine. 1492’de İspanya’dan göçüp Osmanlı'ya eklenen bir
toplum olarak 1860 tarihine kadar okumaktan uzak, ancak Ladino diliyle yazılmış
gazetelere sahip olduğumuzu farketmenin sıkıntısını duyuyorum. Yanımda
70'lerinin üzerinde bey bana gülümsüyor kendisi şanslı kültürlü bir aileye
mensup olduğundan dedeleri bile okumuş ama dışarıda. Önümdeki 70'lerinin
üzerindeki 3 hanım ise hem geçmişi anıyor hem de Fransız ekolünden
bahsediyorlar. Unutulmuş bir lisan Judeo Espanyol ve Fransızca ile kazanılmış
üstünlük hissinden bahsediyorlar. Ne acı insan hep birini ezerken birini
yüceltiyor. Aklım gene Özgür Bolat’a kaydı. Dış kaynaklı…
Sıra yeni odaya geldi. Artık zihinde
beden de ordan oraya yorgun ama ruh keyifli, enerji hala yüksek.
Yeni odam Emin
Çapa.
Konu: Yarının Dünyası
Beklerken kitapçığı
karıştırıyorum ve birden ruhumda bir utanç oluşuyor neden kitapçığın diğer
sayfalarını sabah okumadım diye. Keşke diyorum ve tebrik ediyorum bu fikri
yaratana.
Emin Çapa için ekonomiyi
sevdiren yorumcu deniyor. Sunumuyla fark yaratan, ekonomiyi kolay anlaşılır bir
üslup ile yorumlayan CNN TÜRK Ekonomi Müdürü, böylece geniş kitlelere zor
sanılan konuları basit bir dille aktarıyor. Türkiye’nin
bilimsel bakış açısından uzaklaştığından şikayet etmek yerine, bu konuda bir
şeyler yapmak için haftada bir gün “Aklın İzi” programında birbirinden ilginç
uzmanlık konularıyla izleyicinin karşısına çıkıyor.
Yarının Dünyası sunum çarpıcı bir başlangıçla başladı. Elementler
tablosundaki elementlerin hangi ülkeler tarafından bulunduğu ve bü ülkelerin
gelecekte ne gibi bilimsel konularla ilgili ilerleme kayıt ettiklerini anlattı.
Tabii ki ülkelerin hangileri olduğunu tahmin edersiniz. Sonuç şaşırtıcı
değil. Evreni anlama yolunda haracadıkları inanılmaz araştırma bütçelleriyle
Amerika bu işte başı çekiyor. Sunumda ilginç olan 3 boyutlu printerlar ile
organ naklinin yapılmasının yollarının açıldığı, konuşan insani özellikteki arkadaş
canlısı, yardımcı ve zeki Jibo’nun satış fiyatının sadece 699dolar olmasının
mükemmelliğini izledik. Size herşeyi öğretebilen Jibo’ya farklı yazılımlar
eklenmesiyle herşeyin değişeceğine işaret ederken gözlerimizde korku vardı. Ürkütücü bir geleceğe ekiyoruz ve teknoloji her zamankinden daha
değerli. Evrenin sırlarına ulaştıkça herşey anlamını yitirecek ve sonunda Carl
Sagan’dan Soluk Mavi Noktayı dinledik. Sizede
dinlemenizi tavsiye ederim.
Geleceğin mesleğini basitçe dillendiren
Emin Çapa ( Veri Madeni Mühendisliği) içimde neyim ben ki koca evrende? sorusuyla bıraktı beni. Daha yapılması gereken çok
şey var bu evren için. Kendimi bilmem, çevremi dinlemem, anlamam gerek. Sonra sorgulamam
lazım ilerlemek için, derken hayal edip deneyimlemem lazım. Sonunda da
öğrendiklerimi, kazanımlarımı maddi manevi paylaşmazsam neden bu evrene doğmuş olabilirim
ki?
Paltomu aldım, Ahmet Hakan’ın konuşmasını
atlayarak soğuk ve gündüz güneşiyle girdiğim yerden karanlıkta çıktım. Yüzümde bir
gülümseme ve aklımda binlerce yeni fikirle.
Yeni Limmud’ a kadar bunları özümsemem,
okumam ve yeni çıkarımlara ulaşmak dileğiyle. Seneye siz gitmeyenleride
beklerim. Bu yolculuk çok keyifli. Tebrikler tüm emeği geçenlere.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder