Bir ayağı dünya,
bir ayağı hayalperest.
Bir ayağı beden, bir ayağı evren.
Bir ayağı akıl,bir ayağı yürek.
Google ettim
pergel kelimesini karşıma ilk çıkan "Geometri" oldu. Herhangi bir boyutun
ölçümünde, herhangi bir şeklin oluşturulmasında, doğa gerçeklerinin anlaşılarak
evrensel yasaların bulunmasında yararlanılması ve kullanılması gereken bilimin
temel aleti pergel. Tüm pozitif bilimlerin ve teknolojinin temeli ve en önemli
ögesi olan geometride pergel önemli bir
alettir.
İlkokuldan beri
biliriz pergeli. Çember çizmeye yarar. Onsuz çizmek mümkün değil. Aynı zamanda
pergel, evrenin ve doğa gerçeklerinin sonsuzluğunu simgeler. Fakat aynı zamanda
insanın düşünce olanağının ve akıl yeteneğinin doğa karşısında sınırlı
kaldığını da simgelediği düşünülür.
Bir başka değerlendirmeye göre çember,
çiziminde bir noktadan başladıktan sonra hiçbir geometrik değişime uğramaksızın
gene aynı noktaya dönülmesini sağladığı için, “ne başlangıç ne de son” sayılır.
Yani başlangıç ile son özdeştir. Bu görüşe göre çember, “evren” kavramını
simgeler. Benimde kulağım bu haftaki derste buna takıldı.
Hani bir baş ve
son yoksa, sonsuz döngüyü yaşarken neden mutsuzluk yaratıyoruz ki?
Leonardo da
Vinci, ünlü “Vitrivius adamı” isimli çalışmasında bir insan figüründeki
oranlardan yola çıkarak, insanı hem bir kare hem dairenin içine oturtmuştur. Bu
çalışması ile bizim hem ruhsal hem de maddi bir varlık olduğumuzun en zarif
kanıtlarından birini gözler önüne serer. Leonardo’nun eserinde bir bütünün
parçası olan tüm parçalar (toplam boyun göbeğe oranı, dizin bacağa oranı )
altın orandadır.
Bu kadar
mükemmel yaratılınca nasıl oluyorda basit duygulara esir oluyoruz?
Pergel bir
yandan gerçeklerin araştırılmasındaki ölçüyü, bir yandan da bireysel dilek ve
tutkuların sınırlı tutulmaları gerektiğini simgeler. İnsanın, evrenin boyutlarıyla
karşılaştırıldığında küçüklüğünü, zaman ile karşılaştırıldığında ise yaşam
süresinin kısalığını anlatan simgedir.
Durum böyleyken
şu kısacık ömürden keyif almamak neden?
Doğayı daha iyi anlayabilmek
ve modelleyebilmek için yeni bir geometriye gereksinim vardır. Bu yeni
geometrinin adı “fraktal geometri”dir.
Bu isim Fransız bilim adamı Benoit
Mandelbrot tarafından verilmiştir. “Fraktal” kelimesi Latince “fraktus (kırık
taş)” kelimesinden türetilmiştir. Fraktal geometrinin yarattığı evren, yuvarlak
veya düz olmayan; girintili çıkıntılı, kırık, bükük, birbirine girmiş,
düğümlenmiş vb şekillerden oluşan bir evrendir. Bu evren Euclid geometrisinin
tasvir ettiği türden tekdüze bir evren değildir; tersine gözlemciye her ölçekte
ayrı bir dünyanın kapılarını aralar. Fraktal bir nesneye bakan gözlemci,
matematikdeki “sonsuz” kavramının nasıl somuta dönüştüğüne tanık olur.
Herşey bu
kadar özelken biz nasıl çıkıntılarımızdan nefret edebiliriz ki?
Araştırmalarımda
daha hassas bir ölçüm yapabilmek için her seferinde pergel açıklığını biraz
daha küçültmemiz gerektiğini okudum. Bu durumda bir konuda daha netleşmek
istersek, pergelin açık bacağını biraz daha sabitin yanına yaklaştırmak iyi
sonuç verecektir.
O zaman
arada bir durup baksak mı karmaşık
dediklerimize?
Kimimiz
pergelin sabit ayağına odaklanmış, yaşamın sadece o ayağı üzerinde döndüğünü
sanmaktayız ve pergelin sabit ucunun yeri tutması gibi sıkı sıkıya dünya hayatına
sarılmaktadır. Oysaki dolaşan ayak hayatımızın çizgisini belirleyen ayaktır
daha fazla önem verilmesi gereken kısımdır. Ancak şu da bir gerçektir ki, eğer
pergelin sabit ayağı olmasaydı, çizgiyi çizen ayak hiç bir işe yaramazdı. Eğer
düzgün bir daire çizebilmek istiyorsak, pergelin sabit ayağını düzgün bir
zemine oturtmalıyız. Aksi takdirde, sabit ayak kayar ve biz bir daire çizmek
isterken hayatımızı gelişi güzel karalamış oluruz.
Şimdi elinize bir pergel alın,
sabitleyin bacağınızı , neleri sabitlediğinizi bir düşenerek.
Sonra önce küçük sonra genişleyen
daireler çizin. Her biri siz ve hayatınızın daireleri. Her birini istediğiniz
kadar büyütün ve sonsuz olmanın keyfini sürün.
Bu işlemi yaparken iç içe geçen
daireleri cetvelle 16parçaya ayırıp, aralardaki boşluklara içinizden geleni
tekrarlayarak çizerseniz bir mandalanız olur.
Ben kaçar, dolaşan ayağımın
içindekileri düşünmeye doğru...
NOT: sizde Mandala çizmek isterseniz Aslıhan Aksu, İlona Levi... Instagramda bulursunuz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder