29 Nisan 2010 Perşembe

Her ne yaşıyorsan, seni öldürmediyse, güçlendirmiştir!

Derim yolculuk her zaman iyidir diye, insan bir daha asla eskisi gibi olamaz. İşte biz de çıktık açık alınla saldık bedenimizi Anadolu’ya bulduk kendimizi Antep-Antakya yolunda.

Bir otobüs dolusu insan, hepsinin başka bir hikayesi var ama ortak noktamız Heyecan.
Yeni yer görmenin heyecanı, keyif desen gıcır...

Daracık Antep sokaklarında başladık dolaşmaya. Adım başı yemek hem de bol kepçe ama bol dediysem inan ki gerçekten bol bol. Kahvaltıda başlıyoruz öğlen ne yiyoruz konusuna, yetmiyormuş gibi sokakta yol üstünde ki bütün nimetlerden de faydalanıyoruz. Baklava parçaları, fıstık ezmesi, bayıldık tatlıdan, gelsin can erik,malta, kırmızı dutlar, Antep’te fıstıksız olur mu, o zaman Antep fıstığı avuçlarımızda, tuzlu lezzetler dilimizde bakınıyoruz bu insanlığın eski topraklarına, şaşırıp kalıyoruz kahramanlıklarına ve düşünüyoruz bugünlere gelmenin sancısını.
İşte ben de bu noktada kalakalıyorum bu seyahatte. Bu günlere gelme sancısı.

Hepimizin hayatında dönem ve dönüm noktaları vardır.Bazen dönüm noktası zararsız olur. Bir köşe öbürüne eş çıkar, hiç farketmezsin ama bazen de o köşe sert bir dönemece açılır. Savrulur kalır, toparlanmak için destek ararsın. Bu seyahat bana destek oldu. Desteğin bir de adı var “ AİLE” . Bu seyahatime bir de isim taktım, KABUK.

Güler gibisiniz, ne garip diye biliyorum bu ismi taktığımda bende güldüm bir hayli.

Düşünün ki bir yara oluştu bedende, isteyerek yapmadım ki bu yarayı, tesadüf de değil ama oldu işte. Nedeni yok!
Acıyor, sızlıyor derin derin kanıyor bile belki.Yara bandı imdadıma yetişecek ama öncesinde bütün içini akıtması gerek, ferahlamazsa içinde kalır bu da enfeksiyon yapar, büyür tüm bedeni sarar Allah korusunJ Ben elimden geleni yaptiktan sonra bedenim de ona verilen o mucizevi güçle başlayacak tamire. Birinci günkü hassasiyet yok ama içim sızlıyor yanlışlıkla ona dokunduğumda yada dokunduklarında, derin bir iç geçiriyorum. Derken bir güneşli sabahta üstünde kahverengi bir kabuk.Yaranın sızısı dünden çok daha az.Varlığı belli ama verdiği acının dozajında oldukça gerileme var.

O kabuk uzun zaman yara ile beraber olacak. Yara’nın tamir olma sürecine katkım, onun bir gün geçeceğine olan inancım. Gene güneşli bir sabahta kabuk düşecek, sadece o yaranın nasıl oluştuğunu hatırlayacak kadar iz bırakacak ve yok olacak.

Ben 5saatlik Antep Antakya yolunda bunları düşünürken biz varmışız bile . Mitoloji sardı her yanımızı. Mozaikler büyüleyiciydi. Eski medeniyetlerin yaşamlarına dair gördüklerimiz bizi hayrete düşürdü. Harbiye’deki şelalede resim çekerken doğanın insanlar için ne kadar değerli olduğunu hatırladık. İnanmanın gücünü hissettik derinden hangi dine bağlı olduğunun değeri olmadan. Farklı olupta aynı yerde 3 gün 3 gece tolerans dahilinde yaşayabildiğimizi bir kere daha anladık çünkü şehrin havası böyleydi. Çocukların coşkusuna tanık olduk. Ailece seyahat etmenin ne kadar keyifli olduğunu gördük. Midelerimizin içinin ne kadar doldurabileceğini de ispatladık tabii ki., Yöresel yemeklerin – Kral Künefe, kireçte Kabak, Ceviz reçeli, Bicibici, Zahtar, Abagannuç - bizleri ne kadar mutlu ettiğini gördük.

Güneş parlak, gökyüzü masmavi.

Bana düşündürdüğü aynen bu oldu “ Her ne yaşıyorsan, seni öldürmediyse, güçlendirmiştir.”

Sağol Antakya bana kattıkların için ve tabii ki kilo olarak fazla katmadığın için ayrıca teşekkür....



Dip not- Yolumuz Urfa-Mardin-Adıyaman!

7 Nisan 2010 Çarşamba

F VİTAMİNİ

 Çok sevdiğim bir arkadaşım geçenlerde bana Dr.Mehmet Öz’ün bir yazısını mail ortamında gönderdi. Mail de Fvitamininden bahsediyordu ve benim de çok hoşuma gitti.
Bende onun F vitamini tanımına kendi yorumlarımı kattım ve sizlerle paylaşayım dedim.


Bu başlığı okuyunca, "Bugüne kadar F vitamini diye bir şey hiç duymadım" demeyin! Bu vitamin hepinizde en azından bir tane olarak mevcut.
Bunun adı FRIEND ve F vitamini dediğimiz sağlık iksirinin kaynağı da dostlardır... Bu vitaminin faydaları saymakla bitmez.
Bende bu haftaki yazımda bu vitaminin faydalarını şöyle bir listeleyeyim dedim.
Sizin bildiğiniz başka faydaları varsa yoruma açığım...

1. Stres anında en az 1 tane kullanırsanız kesin olarak gülümsersiniz ve stresinizin dağıldığını gözle görünür bir şekilde fark edersiniz.

Çatık kaşları olanlara özellikle tavsiye edilir.

2. Sizi gençleştirir, canınıza can katar, bu sayede kan damarlarınızda pıhtılaşma oluşmasını engeller.

3. Depresyona girmenizi önler, sıcaklık hissiyle bunu sürekli erteler.

4. Sizi sokağa çıkmaya ve alışveriş yapmaya teşvik eder.

5. Hayal kurmanızı ve bunun peşinden koşmanızı tavsiye der. Tökezleme durumunda 3nolu madde geçerli sayıldığından sorun oluşturmaz.

6. Birden çok çeşidi vardır, kendinize en uygun olanı seçmeniz tavsiye olunur.

7. Göz yaşlarınızı serbest bırakma özelliği vardır, çok sık olmasa bile gerektiğinde hiç çekinmeden kullanabilirsiniz.

8. Yolu mantıktan geçer ama hep kalbinize dokunur.

9. Hafızanıza en güzel anıları kaydetme özelliği vardır.

10. Sabırlı olanına rastlarsanız, sizi dinlemekten hiç bıkmaz.

11. Elinde olanı sizinle paylaşmaya hazırdır.

12. Size en derin yaraları açma özelliği vardır ama bunu kötülükten değil tam tersine sizin gelişiminize destek olmak adına yapar.

13. Bir telefon kadar size yakındır.

14. Her yerde bulunmazlar, çok iyi aramak lazımdır.

15. Zarar veren cinsten olanları da vardır, onlardan sakınmak gerek.

Eğer elinizde çok F vitamini varsa bence kendinizi bir gözden geçirin, kesin bir bahar temizliği yapın , acilen bakın bazılarının son kullanma tarihleri gelmiş olabilir.

Bazı değerli olanları ise çekmecede altlarda kalmış olabilir, acilen onları üst sıralara yerleştirin, bahar havası hepinize iyi gelecektir.

Bu durumda bu vitamin alınmaz da ne yapılır bilemedim! Hepinizi bol değerli “F vitaminli” bir bahar dilerim.

1 Nisan 2010 Perşembe

KOPYAM VE BEN

Elimi bilgisayarın tuşlarında dolaştırmayalı epey oldu sanırım, çünkü hayat belirgin akış hızını birden 5.vitese aldı ve ben de tüm bunlara tekil halimle yetişme sorunuyla baş etmek durumunda kaldım, keşke kopyalanabilsek.


Eğer kopyalanan bir ben olsaydı neler olurdu diye yazmak istedim, hani hepimiz isteriz ya 2 el yerine 4 elim olsa da herşeye yetişsem.

Evrende bazı yasalar varmış, okudum, dinledim.Bunların bir özeti aşağıdaki gibi...

1-Esneklik yasası

2-Seçimler yasası

3-İnanç yasası

4-Eylem yasası

5- Denge yasası

6-Sorumluluk yasası

7-Süreç yasası

Gel gelelim ben kopyalanınca Kopyam tamamen özgür hareket etmeli.Gezmeli dolaşmalı, hayatın keyfini sürmeli, okumalı, öğrenmeli, para kaygısı hatta gelecek kaygısı hiç mi hiç olmamalı.

Onun çocukları da olmalı mı bilemedim, çünkü o hayata sadece kendi için tutunmalı.

Onun evreninde esneklik yasası tam işlemeli, seçimlerini özgürce yapmalı, neye isterse ona inanmalı, eylemlerinde hep günün getirdiklerini uygulayan bir yaptırım olmalı, gelecek için tel bir adım bile atmamalı.

Sadece kendi için yaşadığından denge sorunu da yok, hiçbir şeye karşı sorumlu da değildir kendinden başka. Süreç, kesintisiz olarak onun için keyifle devam etmektir.

Aman ne güzel!



Şimdi gelelim gerçek bana;Kopyam tüm gerçekleştirmek istediklerimi yaptığına göre geriye yapılacaklar şunlar;

Çalışmak, kopyamı, beni ve hayatımı idame ettirecek kadar kazanç sağlamak için çalışmak, bana bağlı olan tüm sistemleri yürür hale getirmek için çalışmak, sorumluluklarımın içine çocuk,ev, ailenin yanına birde kopyamı eklemek, kopyamdan şikayetçi olma durumunda onu kendimden başka kimseye şikayet edememek.

Bu sebepten benim hiç esnekliğim yok.

Seçimlerimi yaşamam mümkün değil.

İnandıklarımı sonuna kadar savunurum, hatta deli bir mücadeleye bile girerim.

Eylemlerim çok yönlüdür, öyle ki bazen kendimi bile feda ederim onlar için.

Dengeliyim aksi takdirde hiç bir şey yolunda gitmeyecektir.

Sorumluluklarım diz boyu, aş aşabilirsen.

Süreçte ise kendimi sonsuz zorluyorum yetişmek adına...



Evrenin benim için biçtiği özelliklere göre BEN ; Çok yönlü ve becerikli. Yargı ve mantık gücüne sahip. Yenilikten hoşlanan, yeni insanlar tanımaktan zevk alan. Bilgiyi önemseyen, meraklı ve öğrenmeye aç.

Mantıklı, eğri ile doğruyu ayır etmesini bilen. Kıvrak zekalı, konuşma kabiliyeti olan, kendini yönlendirebilen, düşmanlarını yenmeyi başarabilecek kadar akıllıyım ya ;

Bu durumda kopyam mı gerçek yoksa ben mi diye soruyorum....