10 Haziran 2015 Çarşamba

DUR! - KALK...


 
Diyorum hep, duyuyorum görüyorum dayanamıyorum yazıyorum...

Bir reklam var, Castrol Magnatec. Reklamın ana konusu Dur-Kalk





Toplantıya yetişmek 88 dur kalk.
İşten eve dönmek 105 Dur-Kalk.
Kahvaltıya gitmek 72 Dur-Kalk.

Kısacası, hayatımız Dur!-Kalk...


 Haziran 9 olmuş hava kendini ne sanıyor bahar gelemedi zaten, yazda pek mi uzak? Dur-Kalk!


Rejim başlamış bir iş seyahati, bir doğumgünü pastası hoop 700gr. 
Dur-Kalk!






Dostlar sağolsun arada acıtan yaşanmışlıklara eklenen yeni kah kahalar, azda olsa kalpte bir sızı Dur-Kalk!














Bir grup  muteşem beyin fırtınaları estirmişler,  yıllarca başarmışlar en babasından projeleri, şimdilerde anca sohpete, kahveye.  Dur-Kalk!

Aşk bedensizler dünyasına uçsa da gönül eklemek 
ister yenileri hayatına ama o da bir yaklaşır bir uzaklaşır. 
Dur-Kalk!




İş seyahati planlıyorsun, patron kararsız.  Bir bilet ayır gel diyor, öbür gün değiştir uçmuyorsun diyor. Dur-Kalk devam!


Günlerce yaz, uykusuz gecelere satırları hediye et, editörün okuyorum desin
amma okundumu haber yok. bile Dur-Kalk!









Oğlanlar sınava çalışır, ergen hali isyanlar tavan tabii ki. Canı istememiş miş bu sınava çalışmak. Aklımı sıyıracam, aman ha! cidden bir DUR! Kalkarsam kıyamet kopacak! Ama ne çare, seçim, sorumluluk onların. 
O da Dur-Kalk!


Derken ülke hali, Bilal bir senede imam hatipli sayısını katlamış, MEB CİDDEN DUR!- KALKMA!
Etrafta seçim sonrası spekülasyonları… Kim kimle koalisyonda… Ülkem durma noktasına gelmişken, kalkmış yollara koyulmuş. ŞÜKÜR! Durmadı! Ya dursaydı diye sormaya gerek kalmadı, Kalktık koşuyoruz.



Dolar/Euro haliyle kalktı, durmaz bir süre. İş yapacaz, hesaptan yorulduk. Kaygılar  kalk durumunda, illa ki DUR! olacaklar.




Zihnim betadan alfaya geçişte şükür Dur- Kalk yapmayan bir o var... O tam akışta...

7 Haziran 2015 Pazar

VAN way ticket...






Bir fotograf facebookta like edildi.
Öyle çok yazıştığım, konuştuğum biri de değildi fotografı koyan. Neden ilgimi çektiği  önemli bir detay tabii.
3 hafta önce yeni kitabımın konusu(3.sünü zira 2. Editörde okunuyor) Türkiye'nin doğu taraflarında geçsin istedim. İlginç bir bölge arıyordum, içinden su geçen ama özel bir enerjisi olan. 

Gezinirken Van'ın Muradiye ilçesi çıktı karşıma. Şelaleler var, hemde ondan 100km ötede 1920'de düşen bir meteor çukuru var, eminim bilmezsiniz, ya da bilen azdır. Mekan karar verilmiş oldu, VAN olsun dedim. Fotograf karşıma çıkınca bölgeyi tanıdım hemen. Akdamar adası fotosuydu bu. Ermeni Kızıl
Haç kilisesi, Van gölü üzerinde... 
Işte bu dedim. 
Hemen fotoya yorum yazdım, "Dostum orda mısın" diye? 
O da "Niyet ettim," diye cevapladı. 
Ardından "Bendeeee," diye dileğimi sıraladım. 




Sonrası inanılmaz bir yolculuk haline dönüştü. Bizim yazışmalarımızı gören, gene samimiyetimin merhabadan öte olmadığı biri bize bir grup kurup mesaj attı.
 1-3haziran Van'a gidiyoruz haydi gelin!

4/4 lük doğum günü hediyem uçak bileti olarak elime verildi canlarım tarafından. 
Pencere'nin imza gününde yeni yüreklere ulaşan kitapların getiriside eklendi seyahatime, senelik izinden 3 gün alındı. 
Ve kendimizi uçak koltuğunda bulduk.
Yeni bir yol, yeni farkındalıklar, yeni duygularla, kitabım adına çıktığım bu yolda ne güzel ruhlarla buluştum. 
Biri dost oldu, 
Biri kardeş gibi, 
Digeri ruhumu okudu. 
4 kız orada karşılaştık! 
4/4lük hayatım için güzel karşılaşmalar dileyen benin ilk seyahatinde bu düşüncesine kavuşması ve bunu bir bilezikle maddeye çevirmesi nasıl bir duygudur tarifi yok, anlatılamaz yaşanır ancak.
Birbirimizin yüreklerine dokunup, sorunlarına kadeh kaldırıp, çıkacağımız yeni yollar için güzel dilekleri paylaştık. Bütün bunları evrenin yarattığı muhteşem doğayı şahit alarak yaptık. 
Her yaprak, her taş, her rüzgar anlarımızın şahidi oldu. 


Bu güzel yolculuğun bana katkısı ise teslimiyet halini algılamdı. Hep bir direnç, hep bir kontrol halinde olan ben, ne yemyesil bir doğa bekliyordum, ne bu kadar güzel ruhlar, ne de böyle bir rehperlik hizmeti, ne de bu kadar keyifli bir grup.

Ne böyle bir anlayış, ne böyle bir uyum, ne böyle özveri, ne de böyle yemekler, hürmet, otel, sunum...








Sütçü Fevzi'nin kahvaltısı
Akdamar kilisesinin oymaları, Tamara'nın aşkı
Ahlat'ın mezarları
Süphan dağının karları
Atos dağlarının sıralı halleri
Rüzgarda salınan selviler
Gülümsemeye dönüşen gelincikler
Cavuştepe'nin muhteşemliği, Kral Sarduri'nin Urartuca sözleri ve bunu okuyabilen bekçi Mehmet Kuşman'ın işine olan aşkı, yapılamayanı yapmanın gururu
Tarihe meydan okuyan Tuşpa Van kalesi
Muradiye şelalsinin gür suyu






Tersine yüzen inci kefalleri
Farklı göz renkleri olan muhteşem VAN kedileri

Gülümseyerek bize poz veren çocuklar



















Bazik volkanik Tendürek dağlarına karşı şamanik yedili dizilmiş taşlarına karşı dilekler
Ağrı dağının heybeti, Gülbahar ile Ahmet'in dramı

Ishak Pasa sarayının gün batımı ve yalnızlığı
Gökteki leylekler
Pazarın renkleri
















Pablo Nureda'nın Sessizlik şiirinden bir alıntı tam buraya uyacak...
Götürebilmek uğruna hayatımızı 
bu kadar sıradan olmasaydık, 
ve bir an, hiçbir şey yapmasaydık, 
belki dev bir sessizlik 
yarıda kesebilirdi kederini 
kendimizi hiç anlamayışımızın, 
kendimizi ölümle korkutmanın, 
belki de toprak öğretecek bize 

ölü görünen her şeyin 

Anadolu deyince aklıma "bir" gelir.
Yarısı SEN yarısı BEN dedi rehperimiz AliCanip Olgunlu şiirinde. 
Ben bu ana teslim oldum.

Herşey odur! demek kolay,
Herşey ondandır demek gerekir.
Duyarsan hatırlarsın, 
Görürsen yaşarsın.


Van way ticket, iyi ki çıktım yola, dönüşü olmayan ruh hallerine...
Diyecegim o ki, teşekkürler AliCanip Olgunlu...
İnsan yolda olmalı yaşadığını farketmek için yoksa bütün bu telaş niye ki?