14 Kasım 2019 Perşembe

GEÇİŞ



Hayat size sürprizlerini hazırlar, özenle paketler ve postalar.
Posta kutusunu açıp, görüp, almak elimizde.

             
Hayatımın 10senelik bir dönemini kapattım. 

Yeni bir ülkeye geçişime imkan sağlayan bu durum, anlaşılan benim için zamanını tamamlamış olmalı ki binlerce keyifli, stressli, mutlu, zafer dolu anlarımı bana ekleyip beni özgürleştirdi.

Bu geçişe hazırdım ama her geçişte gibi olduğu ana tam olarak hazır olamıyorsun. Biraz gergin, azda olsa tedirginlik verici ve bir o kadarda hüzünle yaşandı son anlar. İnsanız ya “Bitince ne olacak?”  sorusunu sormadan duramadım. Akışa inanmama rağmen genede korku midemle bağırsaklarımın arasında dans ediyordu. Statü mü kaybettim? Standardımı mı düşüreceğim? Kendime inancımımı yitireceğim? Sorular ve boşluk… Sonra o sen şakrak kahkahasıyla iş yerindeki oda arkadaşımın sözüne kulak verdim.

Her an kendi içinde bir an saklar.

Bu anında benim içimde bambaşka bir ana hazırlandığına eminim. Henüz içi bilinmezlerle dolu olsa da, güvencesizlikteki bilgeliği denemeye hazırım. Biliyorum ki o an geldiğinde sadece gülümsüyor olacağım.

Bu geçiş anı, beni bambaşka bir geçiş anına sevk etti. Otobüse Tel Aviv’den bindik. 3 kız arkadaş, sütyen hikayesi gibi bir birimizi yukarı kaldırmak adına bu tatili planlamıştık. Hem de bu tarihin benim iş hayatımın son gününe denk geleceğini bilmeden. Tur şirketine aylar önce ödemeyi yapmış ve izin almak için patronla konuşmama gerek bile olmamıştı. Çarsamba akşamı bir kapıyı kapattım ve  Perşembe sabahı gözümü Israel-Ürdün sınır kapısında açtım. Petra’yı gezmeye gitmek üzere yola çıkmıştık.







Geçiş yerinin adı: Yitzhak Rabin Sınır kapısı.
Kral Hüseyin ve Rabin’in birlikte yarattıkları bu barış geçişi, eskiyi kapatıp yeni
bir döneme geçirdikleri yerin, benim geçiş anıma rastlamış olması sizce de cok anlamlı bir tesadüf değil mi? Ülkeden çıkarken oldukça meraklıydım. Hem bir dünya harikasını* görecek, hem de iki ülke arasındaki ilişkileri algılayabilme imkanına sahip olacaktım. Arap topraklarından Israel’e bakacaktım. Geçiş 1994 yılının Ekim ayının 26sında Washington’da, dönemin Amerika Cumhurbaşkanı Bill Clinton gözetmenliğinde imzalandı. Bu antlaşma ile Ürdün, Mısır’dan sonra Israel’le barış imzalayan ikinci Arap ülkesi oldu. Tam 25 yıldır ortalık süt liman iken tam geçişmin içine bir gerginlik giriverdi, politika bir delik bulmuştu kendine. Her yerde garip haberler okuyor ama genede gitme planımızı iptale geçirmiyorduk. Bu geçiş benim için önemliydi ve evren bunu biliyordu.

Tedirginlikle uzattım pasaportumu Ürdün sınır kapısında, yüzünü inceledim sınır memurunun. Hiçbir mimik yoktu, doğal ve olağandı. Binlerce Israel’li barıştan beri akın akın geçiyordu sınırı her gün, her mevsim, her an. Karşılıklı turlar, ortak mirasi birbirine geçiriyordu. Hem de taa Musa’dan beri...
Ilginç olan ise, daha önce hiç bir Arap ülkesine girmemiş halimin ön yargısıydı. Şekilci zihnimdekilerin büyük bir kısmının gerçeklikten uzak olduğunu bana gösteren anlar yaşadım.

Geçişten bizi İsrael’li genç bir tur rehperi karşı tarafa taşıdı ve bizi Ürdün’lü bir başka genç tur rehperine teslim etti. Geçiş tamamlanmıştı. 
Bizler Israel plakalı otobüsümüzden bir kaç saat içinde Ürdün plakalı otobüse geçmiştik bile. Bileğimizde “Tourist Jordan” yazan bileklerle Akaba’ya geçtik, oradan da Wadi Rum yani sütünlar vadisine.










Kırmızı kumlar, inanılmaz boyuttaki kayalıklar ve
büyülü çöl sessizliğinde gezindik. Kumların kırmızısına hayran kalmış bizler sürekli fotograf çekmekten yorgunuz. Bir an o tatlı çöl rüzgarına bıraktık kendimizi ve inanılmaz doğa ile dar kanyonlardan geçip Arabistanlı Lawrance’ın yaşamış olduğu alana ulaştık.












1.Dünya Savaşı sırasında Arapları, Osmanlı’ya karşı ayaklandıran İngiliz subay, arkeolog, casus ve yazar Thomas Edward Lawrence’ın lakabı Arabistanlı Lawrance. 1916-18 yıllarında Osmanlı İmparatorluğu’na karşı yürütülen Arap Ayaklanmasında, Birleşik Krallık irtibat subayı olarak aldığı görev nedeniyle Arabistanlı Lawrence olarak tanınmıştır.

Arapların birçoğu, Osmanlı ve Avrupalı devletlerin hakimiyetine karşı verdikleri özgürlük mücadelesine önderlik etmesinden dolayı onu, Arap ulusal uyanışının öncüsü ve halk kahramanı olarak kabul ederler. Taşın üzerinde Kral Abdullah ile oyulmus resimlerine bakarken yeni bir geçiş farkettim. Krallığa geçisin simgesiydi Arabistanlı Lawrance. 






Otantik ortamda çayımızı içtik. 7 taşımı dizdim, hayran kaldığım manzaraya  karşı dileklerimi taşların yanına bırakıp, gündüzün geceye geçişine tanık olmak üzere konaklayacağımız kampa dönüş yoluna çıktım. Öyle büyülü bir andı ki yaşanan, tepeden aşağıya süzülen güneş bize mesajını vermişti.

Biten herşeye şükür et, güzel geçti de. Geçti ve bitti de. 

Şimdi sessizlik zamanıdır. Ateş yak, hikayeler dinle, yemek ye, dans et. Duaların varsa dillendir. Yıldızlara bak, düşün bu evrende yalnız değilsin. Binlerce yıldız her gün ölüp kayıp düşüyor ve bunu gören gözlerine şükret. Yenisi doğuyor her an hatırla. Geceye teslim ol. Kurtlar ulusa bile korkma, onlar seni korurlar kötülüklerden. Gökteki yıldızlara bak, onlar sana yol gösterecektir.
Yanındakileri iyi seç, onlar senin elinden tutanlar olacaktır, belki sadece bu an için,  belki de bundan sonraki geçişine kapı açacaklardır. Teşekkür et.

Minikicik, soğuk çadırımıza girdik ve uykuya teslim olduk. Sabah giyinip dünyanın seçilen yeni 7 harikasından birini görmek için erkenden yola çıktık. Büyülü gül rengi şehire,  Petra'ya kalabalık insan topluluğuyla birlikte girdik. Dar geçitler, kıvrımlı yollar, ha bitti ha bitiyor dedikçe hep yeni bir geçişin önümüze açıldığı bitmeyen ilerlemeler. İçimden insanlığın her zaman inanılmaz şeyleri başarabilme becerisini nasıl edindiği fikri geçiyordu. Sanki eski medeniyetler bizlerden daha yetenekliymiş fikrine kapılıyorum. 

İsa’dan önce 5.yy., Nebatiler. Geçip gittiler ama asla gitmediler aslında. İşte bu koca ihtişamlı tapınak önümüzdeydi. Binlerce kere digital ortamlarda ve dergilerde gördüğümüz. Canlısını görmenin müthiş hissi tarifsizdi. Rehper yere bir çizgi çizdi. Kafanızı kaldırmadan yürüyün dedi ve şimdi kaldırın dediğinde bütün haşmetiyle Petra’yı ölümsüz kılan tapınak karşımızdaydı. İlk görsel sağdan bir gıdım kendini gösterdi. Dar bir geçidin ardından. Bir parçacık... İlerledikçe daha büyük bir parçası ve sonra tamamı. 


Rastık çekilmiş gözleriyle çölün sahipleri bedevilerden alışverişler yapıldı. Dinarlarını Euro/Dolara çevirmek isteyen kadınlar, ruj var mı takas yapalım dediğinde nelerin yokluğunu çektikleri içimi burktu. Eşşekler, atlar, develer, faytonlar, köpekler. Modern Ürdün polisi, Bedevi polisi ile birlikte koruyordu tapınağı. Zaman su gibi aktı geçti. 



Hani insan insana en fazla 6 kişi uzaktaymış derler ya tam da buna uyumlu bir tesadüf ile tanıştığımız Amerika’lı dostlarımızla  başladığımız noktaya geri döndük. Geçiş tamamlanmıştı. Bir daha asla eskisi gibi olamazdım. Bilgilenmiş ve anlamıştım. Bu bilgilerin bizi yeni bir geçişe hazırlayacağı kesindi.

Israel’in bir başka güzel şehri Eilat’tayız. Havamız güzel, denizin keyfindeyken bir anda bir başka unutulmaz ana tanıklık ettik. Coral Beach dünyanın sayılı plajlarından. Hem mercanlar,  hem de renkli Kızıl Deniz balıklarının mekanı. Su üstü varlıklarıyla, su altı varlıklarının birbirlerine dokunmasını mucizevi bir şekilde deneyimledik. Minik ekmek parçaları atan adamın yanına ulaşıp, suyun içinde rengarenk balıklara dokunduk. Bereketin simgesi balıkların ayaklarımızın arasında dolaştığına şahit olmak ve o anı ölümsüzleştiren dostumun desteğine şükür ettim. Evrenin bana mesaji vardı.

Korkmadan, sabırla bekle. Bereketin seni bulacak.
Destek ile birlikte en güzel anları bana hediye edeceğini söylüyordu. Eski anların yepyeni renkli anlara dönüşeceğini, su gibi berrak ve içimi huzurla dolduracağını görmemi istiyordu.
Bu yoğun hislerle doluyken, geçişin güzelliğini idrak ettim güneş ışığının denizin üzerindeki dansında.

Tesadüf yoktur cümlesine uyumlu, tatilimizin son günü bir başka geçişi yaşattı bana. Ata’mın ölüm yıldönümünü saygı ve minnetle andığımız, ona olan aşkımızın sonsuzluğunu en derinden hissettigimiz gün, 10Kasım.
Bizi özgürlüğe, bilgiye, medeniyete geçiren bu yüce insan, bedenen aramızda olmasada varlığını her zaman hissedebilmenin güzelliğini deneyimledik. 

O anda mail kutuma bir mail düştü. İçinde bulunduğum durum için beni cesaretlendiren satırlar içeriyordu
 “Süreçten kaygıyı çıkarırsan bu geçiş hala korkutucu mu?” diye soruyordu.
Cevabı sizin bana söyleyeceğinizden eminim.
Güzel geçişlerimiz olsun.