17 Aralık 2010 Cuma

Bir CAN daha gitti!

Bir CAN daha gitti bu dünyadan geride gözü yaşlı bir kadın, bir eş, bir ana, bir evlat bıraktı.


Bundan tam 9 yıl önce bir Mayıs akşamının hafif serinliğinde yaz telaşından yeni dönmüş sersem halimle almıştım böylesine acı haberi. Çığlık boğazımda tıkanmış, yavrularımının önünde ağlamamak adına kendimi balkona atıp isyankar sözcüklerle Neden! Nasıl yaptın bunu ! Mümkün değil sen yapmazsın! diye ağlamıştım.

Yanımda beni saran kollarıyla eşim vardı o anda. Anlayan, beni kollayan ve benim varlığımdan mutlu olan.

O olayı hazmetmemiz çok zaman aldı ve bugün hala bu nasıl oldu diye zaman zaman durup düşünür ve hala inananamam bunu kendine, ailesine ve biz onu sevenlere nasıl yapabildiğini.

Çok sorgulamıştım, bir insana ne olursa hayatının varlığı ona bir tehdid oluşturabilir ve ondan kurtulma ihtiyacı içinde olabilir diye. Bu tarz bir çok hayat hikayeleri okudum ve çoğunun ortak noktası bunu yapmaya eğilimi olan insanların hayatla baş edemeyen, kendilerini zavallı olarak görmeye tahammül edemeyecek kadar kendilerini mükemmel gören karakterler olduğunda fikir birliğine vardım.Oda öyleydi...

Zaman geçti o olaydan tam 5 sene sonra, bir hücre bedende, o bedeni yok etmek için doğdu ve tüm diğer hücrelerinde onun gibi düşünmelerini sağladı. Beden onunla savaştıkça, hücre hamle değiştirdi, oyunu daha zorlaştırdı ve her seferinde onu yenmeyi başardı. Bir gün, diğer tüm hücreler varlıklarının o bedeni tehdit ettiğini görüp kendilerinden kurtulmaya karar verdi. Tek yaptıkları sunulan her olumlu şeyi redetmek oldu çünkü ancak bu şekilde o bedeni huzura kavuşturabileceklerdi. 27 aylık savaştan sonra hepsi bir anda şalteri indirdi ve derin karanlıkta bıraktı bedeni.
O anda artık beni kollayacak, saracak ve varlığımdan mutlu olacak kimse kalmamıştı yanımda...

Ve bu gün saat 14.00 sularında gene bir başka CAN bu dünyadan aynı sebepten ayrıldı, geride neden sorularını bırakarak ve nedenlerle anlaşılamayacak soruları bir başka bedene yükleyerek gitti buralardan. Tan_ının varlığından uzaklaştı, kendi doğrularıyla hareket etti ve bu sonucu kendine yakıştırdı.

Göçüp gidenler, sizin bir aileniz, ananız-babanız, eşiniz, dostunuz seveniniz vardı. Neden paylaşmadınız, neden bir bilene danışmadınız, neden kendinizi kurtaramayacak kadar derine yüzdünüz. Neden bizi böyle mutsuz bıraktınız geride.

Kızgınım ama anlamaya çalışmaktanda yorgunum. Onlar bu yolu seçti, bize ise güçlü olup yola devam etmek düşer.

Hepimize kolay gelsin...

2.KALİTE

       Bu sefer seçtiğim konu biraz psikolojik oldu. İnsan zaman içinde gelişen tek hayvan, farkı düşünmesi ve düşündüklerini tecrübe edip kendini düzeltmesidir. İnsan eli değen dut yaprağı ipek olmuş ama sonra tutmuş sandalye için onu kesip kullanmış, yetmemiş yakmış ısınmış, küllerini toprağa sermiş üstüne dut ağacı ekmiş.

Bu yoğun iş haftasında çok fazla bu türle karşı karşıya kaldım. İçimden bu konuyla ilgili birşeyler yazmalıyım dedim .Baktım bu türün içinde birçok 2.Kalite bulunmakta. Ağacı kesip sandalye yapanlardan.. Onların ruhumda açtığı delikleri kapamak içinde tek yol olan yazmayı seçtim. Fazlaca dolmuşum yılbaşı yazısından önce şu kızgın ruhumu dindireyim diye başladım tuşlamaya.

Konum da kompleks olsun istedim.İlişkilerimizde bazen birini tanımlarken, "....ama da komplekli" veya "burnu çok havalarda, kimseyi görmüyor..." dediğimiz olmuştur.

Araştırdım, en sık görülen kompleks, aşşağılık kompleksiymiş.
Neden bu duyguyu hisseder bir insan? eğer kendine olan güveni yoksa.
Neden bir insan güvensiz olur peki? Çocukluk dönemi kötü geçmişse.
Etrfaındaki herkes onu hep eleştirip, aşşağılamışsa, başkalarının çocuklarıyla mukayase etmişse, bu çocuk komplekse aday bir çocuktur.Veya aile içerisinde sürekli kavga, problem yaşanıyorsa; çocuğun temel ihtiyaçları dahi zamanında karşılanmıyor ve talepleri hep baskılanıyorsa; anne babası ayrılmış veya üvey evlat konumundaysa, başkasının yanında"evlatlık" şeklinde bir statüdeyse bu çocuk ve gençlerde aşşağlık kompleksi gelişme riski vardır. Yani işin özeti sevilmeyen çocukta aşağılık hissi oluşur.

Aşşağılık kompleksine sahip kimseler bu durumu gizlemek adına gereğinden fazla özgüvenli görünürler ,en tipik özellikleri eleştirilmeye olan tahammülsüzlükleri ve otokontrollerini çok çabuk kaybedebiliyor oluşlarıdır.

Bu kimse yanlızca başkalArından bir şeyler almaya, onları şu veya bu şekilde bir şeylerden yoksun bırakmaya ve rahatsız etmeye çalışacaktır. Kendi hareketlerinden ötürü başka bir insanın acı çekmesinden de duygulanmayacaktır. Hatta haset öyle bir dereceye varabilecektir ki, bir insan başkalarının acısından zevk duyar hale bile gelebilecektir.

Bünyesinde aşşağılık kompleksi barındıran kişiler her fırsatta kendini ispat etme, kanıtlama, beğendirme çabası içindedir. Üstünlük kurmaya çalışarak yetersizliklerini örtmeye çalışırlar.

Bu kişileri hayatınızda hemen farkedebilirsiniz, belirtileri arasInda;
    * Kendisini daha iyi hissetmek için karşısındakine hakaret etmek,
    * Eleştirip durmak, bir şeyi beğenmemek,
    * Genel bir memnuniyetsiz hali yaratmaktır.
Böyle davranmasının sebebi ise karşındakinin potansiyel gücünden (mesela onun kalbini kıracak gücü gibi) korktuğundan, ve kendini daha düşük bir yaşam formu olarak görmesindendir.

Peki bu kişide aşşağılık değilde büyüklük kompleksi varsa...
Büyüklük kompleksinde de temelde kişinin kendisinden kaçış ve beğenmeyişi vardır. Kişi kendisinden rahatsızdır ve bastırmak için kendisini olmak istediği şekilde görür ve çevresine "bu konumdan seslenir". Çok konuşabilir, yalanlar söyleyebilir.

Tüm Benmerkezci şahsiyetlerde vicdan duygusu gelişmemiştir, acımasızdırlar ve sadistik kişilik özelliği gösterirler. Hepsinde aynı ego sorunları vardır. İki eleştirince egoları düşer, iki iltifata gelemezler hemen egoları tavan yapıverir. Sürekli kendilerine belirli bir ölçüde saygı gösterilmesini isterler. Alıngan olurlar. Eksikliklerinin ön plana çıkmasından hiç hoşlanmazlar. Ön plana çıkmasın diye hatta farklı noktalarına dikkati gereğinden fazla çekerler. Sonuç olarak kendilerini olduklarından başka tanıtırlar insanlara. Bu nedenle samimiyetlerinden şüphe edilmesi normaldir.

 Friedrich Nietzsche’nin dediği gibi; 'Hiçkimsenin bir şeyi sırf başka birisi için yapmadığını göreceksiniz. İnsanın bütün eylemleri kendisine yöneliktir, bütün hizmetleri kendine hizmettir, bütün sevgisi kendini sevmesindendir.'

Yaşamın her alanında komplekslerle iç içe olabiliriz. Hepimizde bir, belkide birden fazla vardır ama önemli olan bize itici güç sağlayabilmeleri, bizi motive etmeleri ,o zaman 1.Kalite oluruz işte...
Yoksa 2.Kalitelerle dolu dünyada onları temizlemekten yorgun düşer, kendimize vakit ayırıp 1.Kalite olacak erdemlerimizi geliştiremeyiz.
OH!Rahatladım, yazmak keyifli diyorum ya, sebebi var işte...