7 Mayıs 2010 Cuma

Bir ÇOCUK doğduğu anda, bir ANNE doğarmış...

Günün anlam ve öneminden dolayı bir Anneler Günü yazısı yazmasam olmaz.


Herkes hamile kaldığını öğrendiği ilk anı ömür boyu hatırlar. Heyecanla karışık korku ve panik duygusuyla dolu bir beden, birbirine seven iki kişinin genelde planlayarak bazen tesadüfen– böylesi de nasıl olur bilemem?! - oluşturduğu bir mucizeye verdiği tepkiyi unutmak mümkün değil.
Koca göbekli ve tıkınan halimizle bile TATLI ve ÇEKİCİ gözükebildiğimiz bu 9ayın keyfini çıkarmak gerek.

Hamile kalmadan önce, kalıpta doğurmuş bir can dostumun bana gönderdiği bir köşe yazısı aklıma kazınmıştır.
Yazının başlığı; “ Bir çocuk sahibi olmadan önce tavsiye edilen demo...”
Yeni doğmuş bir keçi yavrusuyla bir gün geçirin.
Onu arabada kemerle bağlayın, onunla yemeğe gidin. Onunla arkadaş ziyareti ve alışveriş merkezi gezintisi yapın. Gün sonunda onu bir yatakta uykuya yatırın, giydirin, besleyin,altını değiştirin ve sürekli sızlanmasına sabır edin.

İşte kilit kelime ortaya çıktı. Annelik=SABIR – şimdi babalara haksızlık demeyin onu da babalar gününde yazarım –
Yani anne olursunuz sabrın ne olduğunu derinden öğrenirsiniz.Bunu atalım çantamıza devam edelim yolculuğa.

Bu mucizevi varlık size inanılmaz bir GÜÇ verecektir. Ha Tanrı, ha siz olacaksınız onun için. Onun için yapamayacağınız bir şey olmayacaktır.Cadılık kanımızda, yoktan bile var ederiz.Her dertlerine çare oluruz, her an onu her şeyden koruruz. Her ne kadar bu sadece masallardaki perilerin sihirli değnekle yaptığı bir şey olsa da bunu yaparsınız çünkü siz PERİ’ siniz.

Uykusuz bir gecenin sabahında hala ona bakıp şefkatle gülümseyebildiğinizi gördüğünüzde kendinizi ROBOT sanabilirsiniz ama öyle olmadığını her anne bilir.

Canı acıdığında keşke bana olsaydı diyebilen, AŞIRI DUYGU YÜKLÜ varlık haline dönüşme durumu....

Yolculukta, evde, deniz kenarında bildiğiniz bütün el faaliyetlerini ortaya çıkarabilen bir YARATICILIK

Sizi bir gün başka biri için bırakıp gideceğini bilerek KOŞULSUZ SEVME hali.

Telefonla konuşurken, çorba karıştırıp, kapıya çöpü çıkarabilen ve de gülümserken performans ödevine cevap veren Çok Yönlü insan.

Kafasında kese kağıdından şapka ile ellerinde parmak kukla ile GÜLÜNÇ olma hali.

İlacı dondurmaya saklamayı becerebilen bir Akıl abidesi.

Doktorda daha doktor olma halini unutmayalım.

Reklamda dediği gibi BİR TEK ANNEM OLSA, BANA BİRŞEY OLMAZ....düşüncesini yaratma hali.

Eminim sizin daha ekleyeceğiniz bir sürü yönümüz vardır.Yorumları bekliyorum.

Ee bunlar ancak bir ÇOCUK doğunca oluyorsa demek ki o anda bir ANNE'de doğuyor.

Derler ki çocuğunuz doğduğunda onun serçe parmağından kendinizinkine ip bağlayın.Her sene 1 metre uzatın. Annelere bu zor! Vicdan var, aşk var, bağlılık var ama madalyonun öbür yüzü onunda başka bir çocuğun annesi olup yetkinleşmiş olarak buna başlaması.
Salın ipleri anneler korkmayın, doğa kanunu serbest bırak geri dönerse sen zaten ona sahipsin.

Canım anneciğim ben sana döndüm.Beni şefkatle karşıladığın için teşekkür ederim.

ANNECİĞİMİN, TÜM ANNELERİN, ANNE ADAYLARININ ve DÜŞÜNCEDE BİLE ANNELİĞİ OLUŞTURMUŞ OLANLARIN GÜNÜ KUTLU OLSUN.

4 Mayıs 2010 Salı

Herşey bir kapı ve kilitten ibarettir.

Oldum olası kapılara karşı içimde bir heyecan vardır.


Ne zaman elime bir fotoğraf makinası geçse ve bir yerlerde birkaç kareyi ölümsüz edeceğim gelse ilk işim bir kapı aramak olur nedense.
Sonra gördüm ki tek takıntılı olan ben değilmişim, başkaları da varmış hatta çok ama çok meşhurlar bile...

Sordum nedir bu kapılarda beni kendine kilitleyen diye ve internette okuduğum bir yazı bana ilham oldu.
Her kapı hayata açılan yoldur. Herkesin kendi kapısı vardır. Bu kapı bazen ardına kadar açık ve davetkar iken bazen öyle sıkı kapanır ki açabilene aşk olsun.
Bazen hafif aralık durur davetkardır. Çağıramaz kendisi ama aralık durmasından anlaşılmayı bekler.

Bazı kapılar vardır eskidir, yüzlerine bakmak gelmez. İçerisinin pis veya korkulu olduğu ön yargısı ile dururlar, bazıları da pırıl pırıl parlarlar zenginliklerini dışarıya ispat edercesine.
İtine kadar da o iki melun duygu arasında sıkışıp kalırız..Korku ve Merak.
Oysa korkumuzu ve merakımızı yenip onu itene kadar her görünüş bir aldatmaca sayılır.
Korkular ağır bastığında, kulp olur kalırız kapı önünde. Merak ağır bastığında ise, eşik olur geçeriz diğer tarafa. Bulacağımız kocaman bir hazine de olabilir... Kocaman bir enkaz da... Ya da her ikisi de...
Enkazı kazıp hazineye ulaşmak ise cesaret işidir...

Birde elimizde bir anahtar vardır. O anahtarı kilide takıp açıp açmamak tercihimize kalmıştır... Bu da cesaret isteyen bir iştir... Daha önce görmediğiniz bir mekanın kapısını açmak her zaman istenen sonuçları doğurmayabilir. Genellikle ellerde anahtarlar ve açılmamış kapılarla yaşam devam eder...

Hep bildiğimiz kapıları açmak isteriz... Hep tanıdığımız duyguları yaşamak. Ama bir eksiklik hissederiz. Çünkü açılmayan kapıları biliriz. Hep kendimizden uzak tutmaya çalıştığımız sırlardır onlar...
Sırları olmayan var mıdır?

Bazen kendi kapımızı da açmaya çekiniriz... Çünkü anlatılmayacak ve de anlatıldığında hazinenin değil enkazın fark edilmesinden dolayı oluşacak fırtınadan korkarız. Kimsenin ve kendimizin enkazların altından çıkacak hazinelere ulaşabileceğine ihtimal vermeyiz. Oysa hiç birimiz yaşamda birbirimizden mutlak üstün değilizdir. Herkesin kendine ait çok değerli hazineleri vardır. Her birimiz birbirini tamamlayan hazineler olma şansına sahibizdir. Zaten hayatta yalnız kalmamayı tercih etmemizin nedeni budur. Hazinemizi çoğaltmak.

İçimde bir hazine gizli diyebilmek ise insanın kendini bildiği ve bulduğu en güzel andır... Bir başkasının hazinesine erişmek için önce kendi içindeki hazineyi keşfetmek zorundasındır. Önce kendi enkazını kaldırıp altındakini orataya çıkarmak... Ancak o zaman bir başkasını kendi hazinene götürebilirsin... Unutmamak lazım kapısı olanın, hazinesi ve anahtarı mutlaka avcunun içindedir...

KAPI resimleri Nihal Harmanlı :)