13 Şubat 2011 Pazar

SANDIKLI DÜŞÜNCELER

      Hatırlamak nasıl bir duygudur, insanı gülümseten bazen de ağlatabilen.


İnsan aklı nelerle doludur, aslında kendinden başkası bilemez içindekileri. Sanki saklı kalan bildiklerini yüksek sesle duyma ihtiyacıyla nice kapılar aşındırır. Bu işin bilimini yapanlara varırsa sorun yok ama çoğu zaman başka yollardan umut bekler. Seneca’nın bir sözü buraya uygun düşecektir.

“ Hatırlamak, belleğe saklanması için verilmiş bir şeyin muhafaza edilmesidir. “

     Geçmişte olanlar, yaşananlar birer kapalı sandıkta saklanır...Sandıklı düşünceler olurlar. Çağırırsın puslu akşamın bir saatinde güzel müzik eşliğinde onları sofrana, kimi keyf katar yemeğine kimi ise zehir eder sana dünyayı. Çağırırken kalabalık olsun sofram dersin, geldiklerinde anlarsın hatanı. Niyet eder gönderirsin bir bir...Geriye kalan birkaç inatçıyla, saklanıpta gitmeyenlerle uğraşır durursun.

Geçen hafta çoktandır birlikte biryerlere gitmeye fırsatımın olmadığı dostlarla sofrada yemekteydik. Bir dostum, cep telefonuyla çektiği bir resim gösterdi bana ve sıyırdı beni andan, aldı götürdü sandıklı düşüncelerin diyarına ve neyledi beni acıyla, kederle.

Ne güzel bir gündü o gün...Benim doğumgünümdü. Kıyamamıştı evde kutlanmasına da alıp götürmüştü beni güzel bir yere yemeğe dostlarımızla beraber. Sarılıp, “ Kusura bakma hediye alamadım, malum bütün gün birlikteydik.Vaktim olmadı. Affet ama Seni Seviyorum.” demişti.

Şimdilerde bir reklam var radyolarda dinleyenlere ucuz geliyor belki ama...
Reklam bir adamın sevgilisiyle konuşması sırasında söylediklerinden ibaret.
Diyor ki;
- Kapitalist dönem saçmalıkları bunlar aşkım, sevgililer günüde neymiş, hediyeler, yemekler filan, boşver sana seni seviyorum desem....
diyen adamın suratına telefon kapatan kadın...

Gerçekçi bir yaklaşım, hangimiz kuru bir seni seviyoruma tav oluruz ki yanında açılası bir paket yoksa. Oysa benim için o gün aldığım seni seviyorum o zamana kadar alınan en güzel hediyeydi, daha ötesi yoktu.

Çıkışta mekanın kırmızısı ve yüreğimizin karmaşası içinde çektiğimiz o kareyle karşı karşıya kalınca titredim, birkaç damla duygu aktı yanağımdan aşağıya. Anı yaşatacak tek kare. Devamından yoksunum ya, bu sebepten fotografçılık gözümde daha da bir değer kazandı.

Sevdiğimiz anları ölümsüz kılabilme gücüne sahip bu mucizevi aleti yaratan zekaya tutkun olmayıp ne yapar ki insan.

Çevrenizde varsa bu sanata gönül verenler, destekleyin onları. Bu vesileyle bende bu sanatı keyifle yapan bir dostumun blogunu tavsiye ederek amacıma uygun davranacağım.Bakın ve görün... http://www.nihalharmanli.blogspot.com/

Bakın sandıklı düşüncelerinize. Dikkat edin derim onlara, bir ömür yük olarak taşımak istemezseniz sandığa düşecek boyutlara getirmeyin derim...

Happy Valentine!