16 Mayıs 2014 Cuma

Bu SON olsun! #SOMA



Her yer karardı mı benim yazmam gelir. Gerçi ben hep yazarım ama kara günlerde daha çok yazarım. Durmaz kalem, durmaz yürek, zihin. Akar gözlerden yaşlar mutsuzluk ülkesine. Çağlayan olur her şeyi önüne katar gider.

SOMA ne ilk ne de sondur bu ülkede. Sosyal medya bu kadar güçlü değilken, olanlara kulaklarımız daha kapalı yaşarken olan binlercesini duymadık, okumadık, yorum yapmadık. Şimdi, teknolojinin gücüne, geçtiğimiz anlarda olanlardan dolayı oluşan deli öfkemiz eklenince, isyanımız çok daha büyük oldu. 19 Mayıs törenleri de bu sene bu yüzden haklı olarak iptal olunca, nedense daha da sinirlerimiz bozuldu sanki. An itibariyle 284 can karanlıklarda bir yerlerde can verdi. Yazarken bile midemde oluşan asit miktarı tarifsiz. 
Ne kolay ölmek bu ülkede. Kader deyip geçmek. Sonunda -Lİ olunca ağlamak ve -Lİ olmayınca olağan bunlar diye meydanlarda konuşma yapmak. 

SOMA’da olanları seyrediyorum televizyonda, gazetelerde okuyorum. Acıyı insanların yüzünde yakalayanların fotograflarına bakıyorum. Isyan ediyorum, ihmalkarsızlıklara, insanların üç kuruşa çalıştırılmasına, geride kalan dağılmış ailelere, haksız yere ölmüş bedenlere… Neden doğru şartlarda doğru işler yapamıyoruz? Neden denetlenmiş denilen bir firmada çocuk buluyoruz? Neden trafoda olduğu bildirilen yangın hemen söndürülemiyor? Neden insanlara güvenli odalar yeterli sayıda sağlanamıyor? Neden hep bir yerden kaçak işler peşindeyiz? Neden? Neden? diye  akıyor damlalar. Onları simsiyah yüzlerle orada görürken, kendi yüzümün beyazlığından utanç duyma hissiyle dolmuşken, onlar orada acı içinde acaba ölü mü yaşıyor mu sorgulaması yaparken ben güncel hayatıma devam etmenin gerginliğini hissederken, Soma’ya destek adına sadece mesaj atabilip sosyal medyada protesto edebilmekten öteye geçememenin sıkıntısı içindeyim.
Sonra diyorum ki utancı yaratan Tanrım, yanında unutma yetisinide insanlığa bahşetmiş. Balık hafızalı değiliz ama çabuk unutuyoruz. Tarih unutulanları bizlere hatırlatmak için yazılmış olabilir mi? diye sorguluyorum. Tarih boyunca binlerce acı yaşanmış, binlerce insan çoğu zaman gereksiz yere hayatını kaybetmiş. Bunu da unutacağız, bu da yüreklerimizi ilk günkü gibi yakmayacak yakında ama yok saymayacağız. Sayamayacağız.

Haberlerde izledim Türkiye dünyada iş kazalarında en çok ölümle sonuçlanan ülke sıralamasında 3.sıradaymış. Bende şöyle bir google yaptım ve veriler gerçekten korkunç. 510 Sayılı Kanunun 4-1/a Maddesi Kapsamındaki Aktif Sigortalıların Geçirdiği İş Kazalarının Kaza Sebeplerine Göre Dağılımı, 2012 yılındaki çalışma tablosunda; kişilerin yüksek bir yerden (ağaçlar, binalar, yapı iskeleleri, merdivenler makinalar, araçlar)  ve çukur,derin bir yere (hendeklere, kuyulara, kazılara, yerdeki çukurlara) düşmesi sonucu ölenlerin sayısı 8541.

Öfkelenmeden onun yerine önlemler alması,  yeni kanunlar çıkarması için devleti  sorgulamalıyız. Eğitimin önemini bir kez daha belirtmek ihtiyacım doğdu. Yapılmış değil, uygulanıyor olmasından emin olmak lazım. Denetim yapan kuruluşlara sadece para karşılığında belge, sürücü ehliyeti yada bilimum yeterlilikler vermemeleri gerektiğini öğretmek lazım. Bunun içinde insan değerinin önemini  kafalarımıza kazımalıyız. Yol çalışmaları yapılırken etrafına önlem almayan belediyeyi, kaza olduğunda daha geriye duba koymayanı uyarmayı, kontrat imzalarken çalışma koşullarını anlamayı, fabrikada çalışan çocuk işçileri şikayet etmeyi, SSK yapılmadan çalışmamayı, işlerin kanunlara uygun yapılmadığında dava açmayı kendimize sorumluluk olarak görene kadar bunları izlemekten ve göz yaşlarıyla yıkanmaktan başka şansımız yok.

Dün akşam dinlediğim bir konferansta sunumu yapan, Hollandalı sosyolog Hofstede’nin kültürün boyutlarına değindi.  Geert Hofstede kültürlerarası iletişim alanında önde gelen bir sosyolog ve örgütsel sosyoloji uzmanıdır. Kültürleri açıklayabilmek için 5 parametre sunmuştur. 4. Parametresi tam da bize uygun olduğu için bu yazımda sizlerle paylaşmak istedim. 
Belirsizlikten Kaçınma (Uncertainty Avoidence) Bu boyut kültürün üyelerinin bilinmeye karşısındaki korku ve tedirginliğini ölçer.
Belirsizlikten kaçınmanın kuvvetli olduğu toplumlarda;  kişiler net, açık kurallar isterler. Belirsizlikten kaçınmanın zayıf olduğu kültürlerde ise; kuralların esnek olması bireyleri rahatsız etmez. 
Bizim ülkemizin hangi kategoride olduğu aşikar! Ata’mın dediği gibi; Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak için yeterlidir. 
Şimdi soruyorum, durup bekleyen edilgenlerden misiniz? Yoksa araştıran, sorgulayan ve yaptırabilme kabiliyeti olan etkenlerden misiniz?


Dilerim Soma son olsun ama bilirim ki bu ülkede ihmalkarsızlığın sonunu ancak toplumsal duyarlılığı yüksek ve medeniyetin gerekliliklerini yerine getirebilme becerisine sahip yeni bir nesil değiştirebilecektir. Tıpkı bizim de yeni bir nesil olduğumuz gibi demekle bitirmekten kaygı duyuyorum!

Milletimizin başı sağolsun!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder