22 Şubat 2010 Pazartesi

Sevişen Beyin!

Başlık sizi şaşırtabilir ama bilimsel olarak kesin doğru olduğunu hepimiz biliyoruz, buradaki kilit konu beynimiz sevişirken biz nerdeyiz...
Cumartesi akşamı hasbel kadar uzun zamandır İstanbul gecelerinde olmadığımızdan olsa gerek gidelim bakalım gecelerde bir değişiklik var mı diye çıktık yola ve çok popüler bir mekanda eğlenmeye karar verdik.
Tüm imkansızlıklara rağmen buluşmayı da başarıp bir bar stand’ın önünde bulduk kendimizi.Bir sürü bomboş rahat koltuklar olmasına rağmen oraların kimlere ayrıldığı hemen kendini belli ediyordu ki onlar biz değildikJ
Eskiyle karşılaştırdığım da değişen tek şey kapıdan çok kolaylıkla içeri girmemiz oldu...
Saatler ilerledikçe kalabalıklaşan mekanda çok güzel bir ortam vardı. Sevdiğimiz müzikler çalıyor, biz yerimizde hafif nostalji havasında kıpırdıyorduk.Belki birbirimizi duyamıyorduk konuşurken ama olsun kaliteli müziğin gürültüsü rahatsız etmezmiş...
Derken saat oldukça ilerleyince ortama katılan tipler bayağı bir değişmeye başladı,böyle derken kötü ve seviyesiz manasında değil yanlış anlaşılmasın son derece kültürlü, eğitimli olduğunu düşündüğüm ve oda dolusu güzellikle dolmaya başladı hafif dumanlı ortam.- nedense bu yerde sigara yasağı unutulmuş çünkü herkes içiyordu-.Ama ortamı garip yapan insanların duruşları, bakışları ve giydikleriydi.
İzlediğiniz hayvan belgesellerini düşünün.Balta girmemiş ormanlarda eş bulmak için yapılan gövde gösterilerini veya kurları bir hatırlayın.Dişi veya erkek hayvanlar kendini beğendirmek için neler yapıyorsa, gerçekten oradaki koca mekanda aslında insanlar da aynısını yapıyordu.Şaşkınlıktan küçük dilimi yutabilirdim.Kiminde bar önünde elinde şarap kadehi, tüm sanat tarihi bilgisini konuştururken, komik esprileri ardı ardına sıralarken,kiminde gecenin en ateşli dansını yaparken aslında çevrelerindeki kadınlara/erkeklere üremek için en uygun çift olduklarını beyan ediyorlardı.Ortam zaten kendinden gelişiyor ve bu mesajı alan kadınlar/erkekler gerekli sinyali verdikten sonra oyunu kuralına göre oynamaya başlıyorlar.Kuralın ne olduğunu sormayın....
İşte binlerce yıllık eş bulma ve sevişebilmek uğruna beynin bize yaptığı numaralar bunlar. Bu saydıklarımızın yanında oda dolusu insanların hayatlarında sanat,müzik,spor,nezaket, liderlik gibi pratik uyum yeteneklerini de mevcut.Hepsi tahsilli dediğimiz çemberden , sonrasında geriye uyumlu eşi bulup sevişmek kalıyor.Teoride bu kadar basit görünen bu meselenin pratiği , zekanın uygun eş bulmaktaki rolüne kitleniyor.
Bu paragrafın tamamını farkındalığım arttığından mıdır nedir ertesi sabahki IK gazetesinde GeoffreyMiller’ın yazdığı “Sevişen Beyin” adlı eserin genel özetinde okuyunca anladım ki ben uzun zamandır başka bir ormanda yaşıyormuşum ki benim ormanımda herkes ve herşey, düzen ve kontrol altında, oluşabilecek her türlü şehvet ve sorun yaratacak her türlü duygu bertaraf edilmiş.
Zeka dedikleri şeyi yeni nesil çok bilinçli kullanıyor ve içini de inanılmaz kaliteli şeylerle dolduruyor.Geziyor, paylaşıyor, araştırıyor, okuyor ve herşeyden önemlisi evlenmeyi geciktiriyor.
Hepsinin sonunda istediği bu olsa da bunun en doğrusuyla olmasını talep etmek gibi bir eğilimleri olduğu düşünülürse Facebook’taki “arkadaş” sayısının da bunu sağladığını bildiğinden takılıyor.
Ben ormanımda mutluyum sanıyorum ama arada bir başka bir ormanı ziyarete gitme cesaretinide sergilediğim için tebrikleri kabul ediyorum...Ya sizler başka ormanlar için ne diyorsunuz merak etmiyor değilim!

3 yorum:

  1. stell, güzel görünen ama içi bir okadar boş bir hayat bu..ben universite zamanı bir iki kere böyle ortamda bulundum,bende aynen senin gibi dehşete düşmüştüm ve :no,thanks diyip el sallamıştım :)

    YanıtlaSil
  2. valla bende hemen NO THNX dedim emin ol!

    YanıtlaSil
  3. sevişen beyin kitabı ile ilgili google'da ne var ne yok diye aratırken tesadüfen rasgeldim, çok güzel anlatılmış genel olarak durum.
    tecrübeyle sabittir, diyebilirim ki herkes eş seçim kriterlerine uygun ortamlarda kendini daha rahat hissediyor. benim çok rahatsız hissettiğim bir yerde şov yapan birisi zaten hedef olarak da beni seçmiyor. rengarenk kanatlarını, onları beğenebilecek veya kriterlerine uzaktan yakından uyabilecek diğer kuşlara sergiliyor.
    bbc'nin life belgeseli de konuyu çok iyi anlatıyor. darwin'e ithafen yapılmış olan bir belgesel bu. sevişen beyin kitabının facebook grubunda izledim, çok beğendim.
    http://www.facebook.com/sevisenbeyin

    YanıtlaSil