8 Eylül 2011 Perşembe

SU'yla BULUŞMAK!




Bu ruh halinin semptomları;

 Bazen sorumluluk ve görevlerin getirdiği stres ruhumuzu yorar.

 Kalabalık, gürültü, koşuşturma ve şehir üstümüze üstümüze gelir.

 Sürekli ayaktayızdır, bedenimiz elektrik ve gerilim yüklenmiştir


Bu ruh halinin etkileşimleri;

 Biraz yatay düzleme geçip, ruhu dinlendirmek gerekir.

 Daha yavaş akan bir zamana geçerek, içimizdeki huzuru yeniden keşfetmemiz gerekir.

 Suyun berraklığında arınmaya, ferahlığında hafiflemeye, diriliğinde tazelenmeye sakinleştiriciliğinde dinçleşmeye ihtiyacımız vardır,

 İhtiyacımız olan suyla buluşup canlanmak, yeniden doğmaktır.




Bu sefer 18 kişiyiz.

Yaşlar geçen seneye göre 1 yukarıda ama gönül yaşı aynı yerde kalmış. Geçen sene masada konuşup kararlaştırmıştık tarihi. Ne mutlu ki gelemeyenlerin yerine yeni katılanlarla derin mavi gene hayatımızda.

Bu sefer değişik başlangıç yaptım ve 7gün birlikte olacağım insanlar hakkındaki fikirlerimi onceden yazdım. Dönüşte acaba düşüncelerimde yanıldım mı diye kendimi kontrol etmek istedim. Acaba ben bu insanları tanımışmıyım bunca geçen zaman da, yoksa tanır gibi mi yaşamışım. 18 kişiden bana yakın 6 büyük var.

Onlarla neredeyse 20seneden fazla geçmişim var. Ömrümün yarısı. Yanılırsam yazdıklarımda hayal kırıklığı olur herhalde. Üzülürüm ama olmadı çünkü ben arkadaşlığımı her ortamda denemiş ve kazanmışım.

Tabii bu arada kendimdeki değişiklikleride önceden yazdım. İğneyi onlara, çuvaldızı kendime. Kendimi de iyi tanıyormuşum hayal kırıklığına uğramadım.

Bu derin mavi garip bir yer. İnsan denizde olunca zaman kavramını yitirimiş. Çok doğru. Zamanın olmadığı bir ortamı yaşamak çok keyifli . Gün sadece 2 ana bağımlı. Karanlık ve aydınlık. Başka hiçbir seçicilik yok.


3 kıyafet hemde en konforlusundan, yalın ayak, 3 kişisel malzeme ( dişfırçası ve diş macunu, tuvalet kağıdı ) tıka basa yemek, boşluğa saatlerce bakabilmek, anı yaşamak…



     Anladım ki tüketim toplumu hepimizi deli bir girdabın içinde öğütüp, parçalıyor.  Alışveriş bir şehir hastalığı, su üstünde de bizi buldu ama frenlemeyi bildik.









Cep telefonsuz yada teknolojisiz kalamadık ancak bu aletler sadece sosyal medyada bizi takip edebilsinler diye kullanıldı desem yalan olmaz zira herkes ailesiyle birlikte olduğundan merak, tedirginlik ve kaygıların yaşanmadığı bir teknolojik kullanımda herkesi şaşırttı.( tabii hiç iş telefonu yapılamadı malum bayram zamanında sudaydık )






Bir oyun oynadık vakit geçsin diye şarap, rakı, bira, whiskey kadehleri ellerimizde. Herkesin olumlu yönünü 1dk’lık bir sohpete sığıştırdık.

“Aman beni 1dk anlatamazlar ben mükemmelim” deyip güldük ve sonuçta gerçekten de mükemmel olduğumuzu fark ettik.
Sevilip değer verildiğinde, güneş gibi ışıl ışıl parladık. Şehirde nedense hep olumsuz yönlerimize parmak basıldığından olsa gerek, hiçkimse 4 gece boyunca su koyvermeden birbirini dinledi.

Fark ettik ki hayatımızda birşeyi hiç bilmiyormuşuz. İLK YARDIM. Gerektiği anda herkes panik yaşadı. İlk fırsatta bir kursa gitme kararı aldık. Hayatımızda kazalar hiç olmasın ama başı sıkışan birinin hayatına dokunmanın ne kadar değerli bir meziyet olduğunu su üstünde farkettik.

Su üstünde telaş yok. Durgun ve sakin.



 
Şehirin kaosu yok !......


Ama yemek kalmazda aç kalırsam paniği var. Hem de günde 3 öğün. Sanki azıcık açlık fena mı olurdu, yada güvenmiyormuyuz birileri de bizi düşünür bir lokmada bana ayırır diye. Şehir kurtlar sofrası tabi kaptın, kaptın yoksa açsın…alışkanlıklar içimize yerleşmiş, su üstünde bunu farkettik. 

Tabiat herşeyin üstünde, sen ne kadar ona hükmetmeye kalksan da çaban boşuna. Su üstünde arılarla savaşırken, koca kayaları  denizin bilinmezliğinde öylesine durur gördüğümüzde anladık.  
 












Kitap en iyi dost. Çok dostum olsun diyen ben, 2 kitapla çıktım yola. Neden derseniz bu sene çok dinleyip az konuşma kararı aldığımdan mı, ortam beni gererde kitapsız kalırım korkusundan mı, 1. Kitap beni sarmazsa kitapsız kalmayayım diye mi…. okudum tabii ki, hemde keyifle ama tahminimden çok daha az. Okuduğum kitaptaki bölümde şöyle diyordu;
* Yaş ve yenilgi… Bu ikisinin herkese değil sadece öğrenmeye açık insanlara yararı vardır.
Ne mutlu ki bu 18 kişininde birbirine öğreteceği çok şey vardı.

Su’yla buluşmaya çıkmadan önce yazdım sloganımı;

“ YENİ HAYAT, TANRIM BENİ BAŞTAN YARAT!”

Buna erişmek için çok ciddi yaptırımlara maruz kalacağını bilen bedenim, zihnimdem yardım istemiş olsa gerek ki karaya adım atar atmaz ciddi bir KARA ÇARPMASI sendromuyla iki büklüm günlerce yatakta inledim. Ayaktayım ve devam çünkü insan bedenini suyla arındırınca, geriye sadece huzur ve inanç kalıyor. Deneyin göreceksiniz.

Sessizliğin bu kadar keyifli olduğunu, suyun bu kadar mavi olduğunu, güneşin sıcaklığına ne kadar ihtiyacımız olduğunu, kayaların ne kadar sert ama suyla un ufak edildiğini, rüzgarın gücünü, başkasına güvenmenin keyfini, akışa ayak uydurmanın tarifsiz güzelliğini yaşayacaksınız.

Tek bir yerde…. DERİN MAVİ’de!

Darısı seneye…
NOT: Blog'u okuma bedeli 2TL.dir...

*Merak edenlere kitabın adı Şair’in Romanı – Murathan Mungan







2 yorum:

  1. Çok güzel tespitlerle anlamlı bir yazı olmuş arkadaşım..Seni hayal kırıklığına uğratmamış olmamızda ayrıca bana gurur verdi:) Umarı her sene o derin mavide yeni güzel şeyler öğrenelim birbirimizden...2 tl yi ilk gördüğümde verecem :)) Seni seviyoruzzzz Stellaaaa:))))

    YanıtlaSil
  2. Eline saglık. Senin gözlerinden mavi turu tekrar yasamak
    güzel oldu .

    YanıtlaSil