27 Şubat 2012 Pazartesi

PLANSIZ BİR GÜN!



“ Dostlardan aldığın her şey kaderin dışında kalır; Ancak vermiş oldukların her zaman için servetin olacaktır.”

Bu yazı kişisel gelişim kitabından bir alıntı değildir. Bu yazı, tarihimizin çok önemli bir mekanın kapısından alıntıdır.

Aklınıza nice yerler gelebilir ama inan ki hiçbiri doğru çıkmayacaktır. Bu yazı Karaköy’deki eski Osmanlı Bankası'nın, 2001’den beri Garanti Bankası'nın kültür binası olan SALT GALATA'nın girişinden bir alıntıdır.

Ben, iş saatimden kaçamakla, keyifle geçirdiğim bu plansız günü paylaşmak istiyorum sizlerle. Okul yıllarımdan aklıma yazılmış, bir çoğu hatırlanmayan, bölük pörçük sınırlı tarih bilgimin üzerine, zaman içinde ilgimi çeken uygarlıkları ve hikayeleri ekledim. Bir insanın geçmişini bilmesinin, onun ülkesine karşı bir görevi olduğu fikrini savunanlardanım. Belki o yüzden bugünkü plansız gezim pek bir keyif kattı ruhuma.

Binanın haşmetli duruşu tarifsiz. Fotograf tutkunları kaçırmayın hemen ziyaret edin. Her adım bir kare!

 Mimar Alexandre Vallaury tarafından inşa edilen bina, Galata'nın siluetinde önemli bir yer tutar. Binanın en ilginç yanı, ön ve arka cephelerinde görülen tarz farklılığıdır. Voyvoda Caddesi'ne yani Galata'ya bakan ön cephede kullanılan neoklasik ve neorönesans tarzlar, dönemin Avrupa'sında bir banka merkezinden beklenen görkemi ve ağırbaşlılığı yansıtır. Perşembe Pazarı'na yani Haliç'in ötesindeki eski İstanbul'a bakan arka cephe ise çok daha hareketli, hatta belirli ölçüde oryantalist çizgiler taşımaktadır. İki cephe arasındaki bu farklılık, bankanın batı ve doğu arasındaki konumunu simgeler gibidir.

Girişteki bembeyaz mermerin duruluğuna kapılıyor insan, sessizlikte kayboluyorsun…



27 Mayıs 1892'de hizmete açılan Osmanlı Bankası Binası, 1863 yılında kurulan Bank-ı Osmanî-i Şahane'nin, 1880'lerde başlayan yeniden yapılanma ve piyasaya açılma politikasının simgesel bir ifadesiydi. Bugün giriş katında Garanti Bankası şube ve Bölge Müdürlüklerini konuk eden bina, 1999 yılı başına kadar Osmanlı Bankası Genel Müdürlük Binası olarak hizmet verdi. 19. yüzyıl banka binalarında yaygın olarak kullanılan ve aşağıda şubede gerçekleşen faaliyetlerin yukarıdaki koridorlardan izlenmesine olanak tanıyan binanın üst katlarında ise Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi yer alıyor. Bir yandan bankacılık faaliyetlerinin gerçekleştirilmeye devam ettiği, diğer yandan Osmanlı Bankası Arşivi, kütüphanesi, sergi alanları ve konferans salonları ile bina ziyaretçilerine geçmiş ile günceli bir arada yaşatıyor.

Derken sizi gerekli katlara taşıyan modern bir asansör karşınıza çıkıyor . -1. Kat serginin olduğu bölüm. Paltoları bırakmak isterseniz nefis bir vestiyer emrinizde.

İki sergi iç içe. Bir tanesi Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Arkeoloji’nin Tarihi sergisi, diğer taraf ise Osmanlı Bankası Müzesi.

Arkeoloji’nin anlatıldığı kısımda; Yunanistan’dan Mısır’a uzanan geniş bir coğrafyadaki arkeoloji faaliyetlerini sosyal, kültürel ve politik bağlamlarıyla inceleyen sergi, yaklaşık 200 yıl boyunca Osmanlı topraklarında gerçekleştirilmiş yerli ve yabancı arkeolojik girişimleri irdeliyor. Sergiyle ilgili daha fazla bilgi edinmek isteyenlere…. http://saltonline.org/tr/#/tr/83/gecmise-hucum

Osmanlı Bankası müzesi bölümünde ise; Osmanlı Banka’sının kuruluşundan, günümüze kadar geçen serüveni, resimlerle ve çok etkileyici bir sunum tekniğiyle karşınıza çıkıyor. İlk müşterilerinin resimlerinde yakalayacağınız tanıdık isimlere şaşırmamak elde değil. Sergiyle ilgili daha fazla bilgi edinmek isteyenlere… http://www.obmuze.com/

Tüm sergi, bize geçmişten bu günlere neler kaldığını gösteren belgeler, resimler ve objelerle dolu. Etkilenmemek mümkün değil. Geçmişte insanların nasıl yaşadığı bilmek, tarihteki ve yaşamdaki gelişimi izlemek nefis bir duygu.



Arkeoloji sergisinin son bölümünde, üst üste sıralanmış birkaç tahta masayla karşılaşıyorsunuz. Ben bu sergiden çıkışta herşeyden etkilendiğim daha fazla bundan etkilendiğimi söylemeliyim. Sebebini sordum bu masaların yetkili arkadaşa- Lorans Tanatar Baruh – Kendisi, serginin bu bölümünde günümüzden geleceğe ne kalacağı konusunda yapılan bir çalışmanın sergilendiğini söyledi. Küçük bir azınlık başka şekilde birşeyleri koruma peşinde. İnsanlar, gelecek kuşaklara, bizlerin varlığını tanımaları, yaşamımızı, yeme biçimimizi, hobilerimizi, oyuncaklarımızı, giysilerimizi, yazı şekillerimizi görsünler diye bir çok obje getirip bırakmış. Konuyla ilgili kişiler, bu materyalleri eleyerek bazılarını sergiye eklemişler. Eğer sizde gelecek kuşaklara birşey bırakmak isterseniz, hodri meydan . 11 Mart son gün.

Koşun Galata’daki binaya, hem keyifli bir gün armağan edin kendinize hem de aklınıza gelen birşeyi bırakın onlara. Gelecek kuşaklara sizden de bir şey kalsın…









Sonrası da var…

Asansörler bizi 4.kata çıkardı. Harika bir manzara…İstanbul ayaklarımızın altında. Tam karşımızda görkemli Süleymaniye…



Ardından nefis bir yemek, CA’ D’ORO, keçi peynirli salata eşliğinde Blush!


Arkasından kitapçıda yetmeyen vakit…



Derken beden isyanda, tuvalet ihtiyacı son safhada, mekanı terk etmeden gitmek şart, zira yolumuz uzun Maslak’a …



Bu bina  " ÇİKOLATA " kıvamında.  Bitmesin istiyorsunuz!

Bugünü benimle paylaşan arkadaşlarıma ( Linet- Işık ) çok teşekkürler, sayenizde plansız bir gün geçirdim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder