30 Haziran 2012 Cumartesi

"IN"SIDER

        İnsanın en güvenli yeri evidir. Başka bir tanımla insan kendini ancak tehdit altında olmayacağını bildiği yerlerde güvenli hisseder. Bu durumda benimde en güvenli yerim evim! Oranın dışında her yer tehdit dolu.


Benim tehditlerim panik atak yaratacak evhamlarla dolu değil, daha çok ön görülemeyecek tavırlar, sözler ya da olaylarla dolu.

12 yaşında vapurla zorla getirildiğim bu yer hayatımın en büyük kabusudur benim için. Ulaşılması bu kadar zor olan bu adacık bol tehditlere açık olarak 30 sene sonra tekrar hayatımda. O günOUTSIDERdım.
Kendimi kimselere kabul ettirme telaşımın olmadığı ama yüreğimi yaralayan sözlere karşı durmak yerine, onları duymamayı seçerek kendimi, onlardan uzak olan basit bir mahalle sokağına yerleştirmiştim. Bisikletim ve ben, bu küçük mahallenin dut bahçesinde, tren yolunda ve sokak çingeneleriyle çok mutluyduk. Telaşsız, pazarlıksız , çekişmesiz ve huzurlu.


       Günler doğdu, günler battı.

Kimi keyifli, kimi acıklı geçti ve beni bugünlere taşıdı. Kararlar verildi, bazısı bozuldu. Yeminler edildi, bazısı tutuldu bazılarıysa değişime uğramak zorunda kaldı. Kazançlar oldu, kayıplar hep vardı. Derken gün bu gün oldu ve ben değişmiş olmalıyım ki kendimi aynı adacıktaINSIDER olarak yürürken buldum!


Tanım şöyle; o camiaya ait kişi. Yani BEN!


Geceler boyu ağlayıp gitmek istemediğimi anneme anlatmaya çalışan ben, bir anda sokaklarında yürümekten keyif alan, her çiçeğin kokusunu içine çeken, her ağacın gövdesine el süren, atların çiş kokusuna tahammül eden, çarşının kalabalıklığının içinde yolunu bulan, sürekli elinde bir torba taşıyan, her yere ter içinde dahi olsa yürüyen, martılarla iç içe, bisiklete binen, balkonda iş molasında dostlarla kahve içen, gün batımına hayran kalan, rüzgarın sesini dinleyen, balıkçının önündeki kedileri kovmayan, markette 9 kişi sıra bekleyen, sevdiği dostları geride bırakabilen ben’e ne zaman dönüştüm diye meraktayım.


Korkular, tehditler ne zaman sonuçlandı da ben bu adacıkta yüzümde gülümsemeyle yürür oldum.


Ne zaman herşeyin zamanla değiştiğine ve hep doğru bir zaman olduğuna inanır oldum.


Tanımadığım insanlarla sohpetin yeni ufuklar açtığını ne zaman anladım.


Herkesin dost olamayacağını, bazılarının gündelik ilişkiler olabileceğine ne zaman kanaat getirdim.


Çok insan içinde ne zaman özümü buldum.


Yalnız kalmanın da keyif olduğunu ne zaman anladım.


Sanırım bir çoğunun cevabı aynı tarihi işaret ediyor! 26 Temmuz 2000.





Herşey ama herşey o gün değişti. Onlar hayatıma girdi ve ben, ben olmaktan uzaklaştım "BİZ"in bile ötesine taşındım.


Buzz Light Year’ın dediği gibi “ Sonsuzluk ve Ötesi,”



4AS olarak burada olmayı gönülden dilerdim ama   2 Vale, 1Dam’la ilerliyorum. Kimbilir belki yeniden 4AS günü gelir, ben gene ben olmaktan çıkar başka bir outsider anında INSIDER olurum.




Keyifli yazlar!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder