26 Aralık 2013 Perşembe

4 MEVSİM 365 GÜN

     

     Uzun zamandır bloga birşeyler yazmıyorum oysa günlük ve elimin altındaki çanta defterim doldu taştı. Kaç kalem bitti. Öyle duygular var ki zihnimde, yüreğimde toparlamak zaman alacak diye vazgeçiyorum sanırsam. Blogdaki son yazım  bababannemi geride bıraktığım gündü...Karmaşıklık yoktu, netti yürek, kayıp vardı ve acı yüklüydüm. Oysa kayıp bana yabancı değildi ki...Gene  de insan her kayıp için göz yaşı döküyor, zira o yaşlar geçmişi temizliyor.

      Ardından PENCERE hayatıma giriyor.
Nasıl bir heyecan, nasıl bir gurur ve nasıl bir his, zaten yanımdaydınız anlatmaya gerek yok. Yanımda olamayanda kitabın 1.sayfasındaydı. Derken kitap 2.baskı yapıyor, yürek pır pır. Bir çok tanıdık, tanımadık insanın hayatına dokunuyorum. Yürek uçuyor, ALP’im vücuda bürünyor, çocuklarıma kalıcı eser bırakmanın zevki beni şımartıyor ama bir anda yalnızlaşıyorum. Çokça yalnızlık, içsel duruşlar, bol bol kendini dinlemeler, hırpalamalar daha neler neler.

     KANSERLE DANS giriyor hayatıma aniden. İki kadın; Esruş ve Ebruş... Sımsıcak, sevgi dağıtıyorlar karşılıksız. Dostlar ediniyorum yeni yeni, bol acılı ama çok umutlu. Sadece benim kayıp yaşamadığım bir dünyada olduğumu farkettiren beni üzen, ağlatan olaylar bir oluyor, bir duruyor. Dönme dolap gibi, birileri yukarıdayken başkaları aşağıda oluyor.




       Ve bir sabah GEZİ PARKIna uyanıyoruz. Heryer gaz. İçimizde sıkışmış tüm duygular iyisiyle, kötüsüyle serbest kalıyor. İş bir ağaçla başlayıp bir direnişe dönüyor. Direniyoruz hemde tek bir fikir için; Gülse Birsel’in nefis yorumuyla “ Yetti be!”. Işık açıp kapamalar, tencere-tava çalmalar, sabahlara kadar TV izlemeler ve Tvde hiçbir yayın olmadığı hayretine düşüp, adını bile bilmediğimiz bir kanalın cesaretini facebookta, twitterda saniye saniye paylaşmalar, iş için uzaklarda olup Taksim’de olamamaya sövmeler, Kanserle Dans Ebru ile tanışma, tanışır tanışmaz kaynaşma ve gidilemeyen toplantının hüznü ile dönüş yolunda Osmanbey’de biber gazı yemeler. Ülkem uyanmış, ülkem sorguluyor. Buna ülkem demek belki eksik olur, buna GENÇler demek daha doğru. Y kuşağı aydınlanması.Taksim ve polisin orantısız güç uygulaması, köşe yazarları, sanatçılar, halk...ortalık karma karışık ve derken CHAPULING!, PLEBİSİT, sert tavır devamı, daha fazla orantısız güç, Fazıl Say, Necati Şaşmaz, Ajda Pekkan, Mehmet Ali Alabora, Akiller, Hülya Avşar, Vali “Mutlu”, REDHACK, Kırmızılı kadın, ÇARŞI ve final DURAN ADAM. Ülkem bu yaşananları asla unutmayacak ve sandık bize yeni yollar gösterecek. Zaman çalışma zamanıdır, siesta bitti! Günlük kaygılarınızdan sıyrılıp düşünmeye varmalı, görev ve sorumluluklarımızı hatırlamalıyız. Hatırlamalıyız ki güzellik insanlarla iyi geçinmededir.
 



       Derken 13 senedir beklenen gün geldi. Yürekte tarifsiz heyecan. Yere göğe sığmıyor. Bıraksan uçacak. İçi azıcık hüzün bolca gurur dolu. Hazırlıkların sonuna gelmişiz, herşeyin mükemmel olacağıni bilsemde genede kontrol etme telaşı. Yahudi geleneklerine göre canım hayat gardiyanlarımın Bar-Mitsvah töreni. 
Bir nevi erginleşme töreni. Bu gün ülkelerine, ait oldukları topluma, geleneklerine, ailelerine ve kendi doğrularına karşı kazanılmış bir utku günü. Bu günden sonra adlarının başına “ erkek” olgunluğu eklenecek. Büyüdükleri var sayılıp onlardan beklenenleri çokça yerine getirmeleri istenecek. Zor bir görev ama 5000 seneden fazladır bu böyle devam ediyor. Bu törene tefilin diyorlar. 0407 diye bir whatsupp grubu kuruldu içine aile eşrafı yazdı durdu günlerce. Ardından parti geldi. Ne hazırlık sormayın gitsin. Kaç kişinin eli yüreği değdi bilseniz. Dans provaları çocukları eğlendirdiği kadar biz büyükleride şenlendirdi. 
 


Eskilere, 80’lere dönüverdik. O günkü telaşlarımızı hatırladık bu günkü olgunluğumuzla. Kocaman bir ailemiz,dostlarımız,  olduğunu anladık, değişmez ve kalıcı. Whatssupp grubu biranda Family Forever oluverdi, yazışmalar dozunu bile kaçırmaya başladı zaman zaman. Gizli gruplar kuruldu süpriz gösteriler için, kimileri yanlış gruplara yazmanın sıkıntısını yaşarken, konudan az haberi olanlar sevinçten uçuverdiler. 
Oğlanlar beğenilmenin keyfini yaşarken, bizler içtik çok çok...Ah çektik zaman zaman ama çokça keyiflendik hayat devam ediyor diye. 
Elimize doğan bütün 13 yaş oğlan annelerinin gururlu senesi de böylece son buldu. Banka hesabındaki eksi bakiyeyi sormayın...

Sabah uyandığımızda ise bir dönemi kapattığını sanan iki ergenle tatile gitmenin keyfini yaşadık. Gene Saroz bizi büyülü dünyası olan Kazado'ların evinde ağırladı.

      Yaz dediğin ne ki bir bakmışsın ceketler giyilmiş, ortalıktan kavurucu sıcak çekilmiş. Hafif iç ürpertileriyle sonbahar yeni telaşlarla kapıda. Bir söz verilmiş tutulacak. Bir mektup, bir zarf. Yolumuz LÖSEV’e.
Gururlandık hemde nasıl. Hayaldi seneler evvel, gerçek oldu. Sonbahar gelince genelde insanlar bir karamsarlaşır. Oysa bendeniz sonbaharda coşanlardanım ama bu sonbahar pek öyle olmadı. Kasım dedim yeni kitabıma. Adı belli  “ 3 nokta” ama hala aynı noktadayım desem... Soranlara “bitirecem,” diyorum. Ama etrafım yazanlarla dolu onu fark ettim. Dilerim hepsi hayallerine kavuşur. Ne mutlu ki sağlık sorunu olmayan bir sene geçirdik. Onun değerini bilenlerdenim diye yazıyorum, o olmazsa halimiz yaman. Onun için bu sonbaharda çokça ŞÜKÜR ekliyorum kelimelerimin peşine. 

       Ülke gündemi sonbahardada coşmuş. Gazetecilere  malzeme bol bizim ülkede, yaz yaz bitmez ülkemin hali. Onlarıda burada yazmayacam daralmayın
ama ATAM’a yapılan saygısızlıklarıda hazmedemiyorum onuda yazmam şart. 








   Ben coşarım sonbaharda ilkbaharda doğmuş olmama rağmen, kaçtım bir kaç günlüğüne, tebdili mekanda bereket diye büyülü köye. OH! Rahatladım. Kalbimde bir çarpıntı, biraz ağırlık, büyük değişimin sesiyle döndüm şehr-i karmaşaya.

Bir hayalim vardı, UÇMAK...
Öylesine korkuyorum ki asla paraşüt yapamadım bu yaşıma kadar ama tabii ki bir yol bulmalıydım ve buldum da. Zaten ne istedim de olmadı ki:) 
Kapadokya da tarifsiz bir deneyimle uçmayıda başardım.


       Sonbaharla açılan okullar hayatımıza bir eğitim kabusunuda ekliyor. SINAV. Bu sene değişen- aslında herzaman değişiyorda siz içine girene kadar farketmiyorsunuz herşeyde olduğu gibi- sistemle kendimi Kasım ayının 28inde mide sancıları ve bir dolu endişeyleTEOG sınavından dönecek çocukları kapı önünde bekler buluyorum. Ne desekte faydasız, bu deve güdülecek. Onların aklı havalarda uçarken, bendeniz kalan akıl parçalarımı yiyorum sinirden.

      Derken bir baktık ki sulu kar. Bitmek bilmeyen pastırma yazından üşür
halde bataniye altına giriveren bedenler. Van’da üşüyenler için yapılması gerekenler...

   
“ARALIK” hesaplamalar ve bilanço ayı. Sene kapanacak. Kar-zarar durumlarına bakılacak. Biraz madden ama çokça manen. 

Oda ne ayakkabı kutum bomboş...ama ne yazık ki birilerinin ki dopdolu...


Gene bir sabah ülkem korkunç bir yolsuzluk dalgasına uyandı.  Gezi direnişinin “Hiçbirşey bir daha aynı olmayacak,” söylemi senenin şu son günlerinde yeniden teyid edildi. Adalet kürkçü dükkanı misaline döndü. Yanlış yerdeki paşalarla hırsızlarda inşallah yer değiştirecek. 

Onlar para sayma makinesiyle sayarken, bende açtım banka hesabımı ve baktım taa içine...

    1 ocak 2013. “Bugün artık o, 365 dün,” diye yazmışım o güne; altınada bir alıntı şiir eklemişim.

Biraz palyaçoyum; gözyaşlarımı saklayacak kadar,

Biraz serseriyim; hayatı tiye alacak kadar,
Biraz safım; deli dolu düşlere inanacak kadar,
Biraz dostum; dostluğa ve dostlarıma değer verecek kadar,
Kapım biraz aralık; gelene hoş geldin,gidene güle güle diyecek kadar,
Biraz affediciyim; hataların olgunlaştırdığını bilecek kadar,
Biraz hoşgörülüyüm; yaşanabilir bunlar diyecek kadar,
Biraz kalabalığım; yalnız kalmayacak kadar,

Biraz yalnızım; herkes kadar! ! !
Ve Biraz güçlüyüm ; her daim gülümsemeyi bilecek kadar.

    Ee bu senede tam böyle yaşandı. Yani anlayacağınız gene kilo vermek harici muhasebe tuttu. Şunuda bir becersem diyecem ama kısmet diyorum sadece. Yeterince istemek diyorum peşinden.
    Yeni sene için sözlerim bol ama tutamayacaklarımı yazmayacak kadar olgunlaştım. Hayallerim çok. Zaten hayalsiz yaşarsak nereye gidebiliriz ki. Bir insanın kalbini ve düşüncelerini anlamak için yapmış olduklarına değil, yapmayı arzuladıklarına bakın demişler. Memnunum bilançomdan zira başka türlü olmak  isteseydim,olurdum.

Yeni senede daha fazla yazabilmeyi diliyorum. 

Daha fazla dinlemeyi, daha fazla anlaşılmayı, belki daha fazla önemsenmeyi, belki daha fazla sarılmayı, daha fazla yolculuk, daha fazla yol ayrımları diliyorum. 

Zengin ve derin sohpetler, yeni yerler, yeni insanlar, yeni bakış açıları... 



Daha fazla sağlık, daha fazla ailemle vakit geçirmeyi diliyorum. 

Oğlanları daha fazla daraltmamayı, olanla yetinmeyi, olmayanın sorumluluğunun bende olmadığını anlayacak bilinç diliyorum. 

Bedensizlerin dünyasındaki ağırlığı azaltabilmeyi, zihnimle dost olmayı ve yeniden “hala” olmayı diliyorum. 


Kontrolsüz olabilmeyi diliyorum çok çok... Kalbime inanmayı deneyeceğim diyorum.


Bu sene herşeyin çok güzel olacağına, gani gani sevgi, aşk, bolluk bereketle donanacağımıza, farkındalıklarımızın tavan yapacağına ve her şeyden önemlisi dünden farklı olacağımıza inanıyorum.





Herkesin yeni yılı kutlu olsun. 
İyi ki varsınız, iyi ki hayatımdasınız...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder