27 Ocak 2015 Salı

SON"SUZ" KULLANMA TARİHİ


   



 Senenin ilk ayının sonuna yaklaşmışken, geçmişten gelen süresi dolmuşları bakıp ayıklamak zamanı gelmiş galiba. Tesedüflere inanmam ben ve eğer bir şey oluyorsa sizin dikkatinizi çeksin diye, gözünüze sokulsun diye oluyordur fikrindeyim. Belki hem fikir olmaya bilirsiniz ama ipuçlarını takip ederseniz görebileceğinizi düşünüyorum. Sonuçta hepimizin içinde bir ajan kimliği vardır. Düşün bakalım iz peşine.
Ben düştüm kendiminkine ve bir sürece girdiğimi fark ettim. İkili ilişkiler süreci. Eteklerimdeki taşların düşme zamanı Vol 1. Bakalım bu süreç bana ne anlatıyor?

Her ürünün olduğu gibi, her sürecin de bir son kullanma tarihi vardır bence.
Düşünün, markete girdiniz, bir ürün aldınız. Bazen içindekilere bakarız hani zararlı bir şeyler var mı içinde diye ama çokça hatta genelde  son kullanma tarihine illa ki bakılır. Bu istemsiz hareketin sebebi  o ürünü zamanında tüketip tüketemeyeceğimizi öğrenmenin yanı sıra tüketemezsek bünyemize gelebilecek zararlardan kendimizi koruma ic güdüsü olabilir.

Bazı alınanların kısa kullanım süresi olması tercihimizdir. Bunun sebebi yeterli saklama alanı olmamasından olabilir. Ani sevgi patlaması da olabilir.

Alırız, ihtiyacımızı giderir ve son kullanma tarihine bile ulaşmadan bitirmişisizdir.

Ancak bazılarının süreleri oldukça uzundur. Seninle seyahate giderler, ona dokunmanı beklerler, mutluluk verirler, zor anlarına çare olurlar, üzgün olunca seni avuturlar,düşüşe geçtiğinde yükseltirler, mutlu olunca yanında olmaktan keyif alırlar. Ama ne çare ki onların bile bir son kullanma tarihleri vardır.
Bazılarına sarılmak mümkündür. Sıcacıktırlar. Sizi sonsuz mutlu kılarlar. O kategorinin son kullanma tarihi yoktur. Sen istedikçe yanında kalırlar. Renkleri solabilir, popülerliğini kaybedebilir, sen istersen gözden uzağa yerleştirlebilir, belki de vaz gecince gidebilir ama izleri hep kalır.

Bazıları yapışıp kalır hayatınıza, atmanın gününü sayarsınız. Kontrol ederken buluruz kendimizi günü geldimi diye? Atamayız, utanırız, sıkılırız, vicdan yaparız belki de içten içe vakti dolmadı diye. Geri koyar o günün gelmesini dileriz..

Ama öyle bir ürün var ki, alırız ve kullandıkça, son kullanma tarihi kendiliğnden yeniler. Her baktiginda daha cok bağlanırsın ona ve korkarsın acaba bir gün son kullanma tarihi gelir mi diye? Korkudan onu ortaya cıkarmazsın, sanki gün yüzüne cıkmazsa tükenmeyecektir. Oysa içten içe bilirsin kendini hep yenilediğini de yenilirsin korkularına.


Ve birden fark ederiz ki; dostlukların da, sevgilerin de bir son kullanma tarihi olduğu gerçeği buz gibi çarpıyor yüreğimize. Ruh sızlar. İnsanın elinin altındaki kelimeler de yetersiz kalır…Bir son gidiş, inci inci gözyaşları gibi… Oysa dostlukların ve sevdaların ruhunuzun tam içinde, derinliklerinde saklı olduğunu ve hep orada kalacağını umuyordunuz siz. Anlam kaybolur. Acıyla büyür ruhumuz kaybedilmiş dostluklar ve sevdalar limanında. 

Bir umutla, sil baştan yaşamak isteriz hayatı. Dostların ve sevdaların bir son kullanma tarihi olduğunu bilen yürek, bilir ki sizin de başkaları için bir son kullanma tarihiniz vardır.

Gözler başka ufuklara çevrilmiş, sözler başka diyarlarda uçuşur olmuşsa, kalpler başka başka ilgilere yönelmişse elbet dostlukların da, sevdaların da son kullanma tarihi gelmiştir.
Ve gelmelidir de. Dostluklar ve sevdalar zorlamaya gelmez. Bir dost dostluğundan, bir sevgili sevgisinden uzaklaşıyorsa, ona söyleyebileceğiniz tek şey vardır: Sen bilirsin. 

Her gidiş gibi bu ayrılık da canımızı yakar. Ama tarih gelmiştir. Saat çalar ve siz ayrı bir boyutta uyanırsınız artık. Ayrılık için konuşulmasına da gerek yoktur. Adının konulmasına da. Olan olmuştur, yola devam. Belki başka anlarda tekrar çarpışırız, kimbilir ki?

Işte böyledir hayat. Bitti dediğinde başlar. Benim dediğinde kaybetmişsindir.
Boşverin bağlanmayın kişilere, ürünlere, süreçlere, acılara, mekanlara.
Akıp, coşumak, sevip, AŞK olmak lazım.
Kimbilir belki böyle yaşama cesareti gösterirsek  herseyin SON"SUZ" kullanma süresi olur.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder