11 Ağustos 2015 Salı

ROSIE PROJECT!


 Yaz boyunca 5 kitap bitirmeyi hedeflemiştim. Durum fena değil, 5. okuyorum şu anda. Her biri ruhumda başka noktalara dokundu, zaten dokunmayacağını bilsem elime almazdım, boşuna vakit harcamak olurdu.
Havaların ısınmasıyla birlikte ilk elime aldığım kitap Çİ oldu.  Ardından Maya’lı Yamalı Bir Hikaye, ardından tavsiye üzerine The Art of Hearing  Heartbeats ki bu da yakında bir blog konusu olacak az sabır. Arkasından gene tavsiye üzerine Rosie Projesi ve şimdilerde elimde V.I.T.R.I.O.L.
Okuduğum her kitap bana yeni farkındalıklar açarken, Rosie Projesi’nde sadece gülümsemiş, okurken çok eğlenmiş ve hiç bir şeyi sorgulamamıştım. Ta ki sosyal medyada takip ettiğim uplifers.com sayfasında bu yazıyı okuyana kadar.

Yazıdaki soru beni kendime getirdi ve bir an kitabın bana vermesi gereken mesajı duydum.
“Kişilik testleriyle doğru insanı bulmak mümkün mü?”
Günümüzde bir çok kişilik testleriyle eş bulma siteleri mevcut. Kimilerinde yaş ve görsel bilgisi yeterli görülürken, kimilerinde bu özelliklerin yanında eğitim, hobiler ve hayata karşı fikirlerde önem arz ediyor. Birini beğeniyorsunuz ve o da size beğenince eşleşmiş oluyorsunuz.
Basit ve gerçekçi gelmese de etkili sonuçlar verebilecek bir sistem.

Hadi eşleştiniz, sıra buluşmaya geldiğinde birden tarif edilemez bir yakınlık hissediyoruz. Nasıl yani, daha ilk görüşme bu? Ruh eşimimi buldum diyebilecek haller olmuyor değil. Sebebini anlamazken, sadece dizilerde, filmlerde  olabilirmiş gibi gelse de gerçek dünyada da olabilen haller bunlar. Sonuçta filmlerde gerçek hayat malzemeleri üzerine kurgulanmıyor mu?
Demek ki “Ruh eşimi buldum,” demek için kişilik testi fena fikir olmayabilir fikrine kapılabilirsiniz ama bilimsel araştırmalar sizi ne yazık ki memnun etmeyecek.

Insan dediğimiz sosyal varlıklar  hayatlarını birlikte geçirebileceği kişiyi “ hayatının aşkı” olarak tanımlamayı şiddetle arzularken onu bulmanında olasılıklarını artırmaya çalışıyor.

Kişilik testlerinde ortaya çıkan  sonuç, bizimle aynı değerleri paylaşan ve benzer şeylerden hoşlanan kişileri bulmamıza yardımcı olmak üzerine kurulu. Rosie Projesi’ndeki erkek kahraman Don’da aynı bunu yapmayı seçiyor. Yaşı itibariyle geçkin bir professor ve üstüne üstlük bir de aspergerli. Kim böyle bir eş isteri göz ardı edip, ben kendime uygun bir eş bulmalıyıma odaklanıp kendine bir “ Eş bulma Projesi” oluşturuyor. Ancak sanılanın tersine neredeyse tüm sorulara ters cevap veren Rosie ile mutlu bir beraberliğe adım atıyor. Kusura bakmayın kitabın sonunu yazdığım için ama inanın bunu bilsenizde okumaya değer.
Karşımıza çıkacak kişinin gelecek planlarının bizim gelecek planlarımızla uyuştuğunu, aynı istek ve ihtiyaçlara sahip olduğunu bilmek ne güzel bir durum değil mi?
 Peki birbiriyle uyumlu olan bu eşleşenler acaba gerçekten uzun süreli beraberlikler yürütebiliyorlar mı? Yeni dünya kuramı “ Uyumsuzluğun uyumu
Teksas Üniversitesi’nden Dr. Ted Hudson, evli çiftler üzerinde yaptığı araştırma sonunda sürpriz bulgularla karşılaştı.
Sonuç: Mutlu ve mutsuz olan çiftler uyum konusunda birbirlerinden farklı değiller.
Bu ne demek? Yani ilişkilerinin çok iyi olduğunu belirten çiftler, kişilik uyumunun mutlulukları üzerinde herhangi bir etkisi olmadığını belirtiyorlar. Hatta, kişilik uyumundan çok ilişkinin devamı için gösterdikleri  ekstra çabanın etkili olduğunu söyleyen çiftlerin sayısı da bir hayli çokmuş.
Soru mutsuz çiftlere sorulduğunda ise yanıt şaşırtıcı. Büyük bir çoğunluk kişilik uyumunun ilişkinin sağlığı için çok önemli olduğunu vurguluyor. İlişkileri iyi gitmeyen çiftler, mutsuzluklarının sebebini kişiliklerinin uyuşmamasına bağlama eğilimindeler. Birbirlerini oldukları gibi kabul ederek ilişkiyi sürdürmek için çaba göstermektense, “zaten devam etmek istemedikleri” bu ilişkiyi daha fazla sürdürmemek için kişilik uyumu sorunu deyip işin içinden çıkıyorlar.
Seatle İlişki Araştırmaları Merkezi’nin kurucusu olan John Gottman da, kişilik uyumunun ilişkinin ömrü ve kalitesi üzerinde belirleyici bir faktör olmadığını söylüyor. Merkez’in yürüttüğü çalışmaların sonuçları, çiftleri uzun süre bir arada tutan şeyin onları ortak paydada buluşturan ilgi alanı ya da ortak gelecek planları değil; birlikte anlamlı bir şeyler yapmaya duydukları heyecan ve enerji. Bu nedenle çiftlerin birbiriyle sağlıklı iletişim kurup kuramadıklarından çok, ortak paydada buluşup birlikte bir şeyler yapma konusunda heyecanlı olup olmadıkları ön plana çıkıyor.

Işte bu sebepten Rosie Projesi işe yaradı ve bende bunu farkettim. 
Arayış kişiliğe göre değil akışa göre. 
RastgeleJ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder