29 Ağustos 2015 Cumartesi

TRIP OVER- Bir Takatuka hikayesi




Al şu engelleri takatukacıya takatukalatmaya götür.
Takatukacı engelleri takatukalamazsa,
Takatukacıdan engelleri takatukalatmadan al da gel.



Hayat, bir anla diğer an arasındaki hareketler zinciri. Zaman zaman iki an birbirine tamamen uyum içinde olur hoop ilerlersin ancak zaman zaman işler öyle gitme, önüne konulan engeli bile göremeyecek kadar kör olmuşsundur ve burnunun ucundakini goremez takilip kut dusersin.
Eger kendiyle uğraşan biriysen, dönüp takıldığına şöyle bir bakarsın.
“ Hadi ya! bunu ne zaman koydum ayağımın dibine, nasıl da göremedim de takıldım engelime ,” dersin.
Engelini takatukalar yola devam edersin.

Ama iç sesini duymayanlardansanız düşmenin şiddetiyle ani acıdan kıvranırsın. Kanayan yaralarına bakar, sağa sola “ böyle şeyleri neden koyarlar yoluma,” diye söversin. Yetmez birde düştüğünü görüp kaldırmayanlara daha da sinir olursun. Acı öfkeye dönüşür, miktarı katlanır yerlerde sürünüp dövünmeye devam edersin. Engeli oraya koyanlara söverken artan acıyla krizlerini büyütür hatta günler, aylar, yıllar o düştüğün yerde kalabilirsin.
Acının varlığına alışır “Aman bunsuz kalmayayım,” derken zırlamaya devam deyip değil yürümeyi, ayağa kalkmayı bile unutursun.
Üzülerek engelleri takatukalatmadan alır gelirsin.

Peki ya eğer engeli görüp kaldırdıysak ama ilerleyemiyorsak? Bu ne demek olabilir ki? Dilimde hep şu sözler geziyorsa;
“Bunu yapmayı cok istiyorum ama............”
 Ama"ları koyan kim?
Evet bazen bizim isteğimiz dışında oluşan dış engeller var bunu yadsımak mümkün değil ancak biz hedefimizden, yapmak istediğimiz şeyden çok o engele takılıyoruz hem de öyle bir takılıyoruz ki yanında dolanmak, üstünden geçmek,  yardım istemek yerine, engeli büyüttükçe büyütüyoruz. Güzel bir söz var;
Genelde insanlar ayakları taşa takılıp düşerler, bir dağa takılıp düşen gördünüz mü siz hiç? 









Hadi onlar dış engeller, kontrolümüzde değiller peki ama ya içimizdeki engellere ne demeli?  
Zamanım yok, daha önce denedim başaramadım, geçen seferde yürütememiştim, bu işe kabiliyetim yok, iradem zayıf, her türlü aksilik beni bulur zaten, işlerimi bir türlü bitirip de buna başlayamıyorum vs. vs. vs.
Bahaneler, bahaneler, bahaneler...

Martin Seligman'ın bir araştırmasına göre, insanlar çaresiz kaldıklarını düşündükleri zaman kötümser düşünce başlıyor. Kötümser düşünce çaresizliği körüklüyor ve ikisi bir arada durgunluk, hareketsizlik, isteksizlik, umutsuzluk, depresyon gibi durumlara neden oluyor. Oysaki çalışan kas ağırlık taşırken zorlanmaz. Ancak bir kaç başarısız geçmiş deneyim, kendi istediğimiz gibi sonuçlanmayan bazı olaylar bize hemen çaresizliği hatırlatıp elimizi kolumuzu bağlıyor.( M. Seligman / Öğrenilmiş iyimserlik)

Peki neler yapılabilir? 
Günümüzde yaşam koçları bize bu soruları sormamızı öneriyor. Cevap verirken çok samimi olursak
engelleri ortadan kaldırabilir ya da en azından engelleri yerlerinden kıpırdatabiliriz.

  • Ø  Bunu yapmak benim için neden önemli? 
  • Ø  Bunu gerçekten yapmak istiyor muyum? 
  • Ø  Bunu yapmayı ne kadar istiyorum?
  • Ø  Gerçekten istediğim ne?
  • Ø  Beni durduran ne?
  • Ø  Beni durduran bu şey olmasaydı ne olurdu? Ne farklı olurdu?
  • Ø  Beni durduran şeyin bir an için ortadan kalktığını varsayalım, hemen harekete geçiyor muyum? 
  • Ø  Hala duruyorsam bu sefer hangi engel takıldı aklıma?
  • Ø  Bu engeli ortadan kaldırmanın yolları olsaydı, bu ne olurdu?
  • Ø  Seçeneklerim neler?
  • Ø  Ben bu isteğimi gerçekleştirdiğimde ne olacak?
  • Ø  Bu kararımı uygulamak içimde neye hizmet ediyor?
  • Ø  Bu kararı uygulamanın bende ki anlamı nedir?
  • Ø  Bu benim için neden önemli?
  • Ø  Bu isteğimi gerçekleştirdiğimde ben kim olacağım?


Bütün cevapları sıralayın, sizi asıl durduran noktaya ulaştığınızda olayı çözdünüz demektir.
Artık o dağ küçülmüş, küçülmüş bir taş boyuna gelmiş demektir.  Yapacağınız şey taşı alıp kenara koymak.
Engeliniz takatukalanmıştır. Yola devam!

Aman sakın dönüp takatukacıya sövmeyin, artık onun kim olduğunu biliyorsunuz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder