5 Şubat 2010 Cuma

ZamANi mi yasiyoruz yoksa zamANla mi yarisiyoruz?

Aksamlari iyi uyuyamayanlar bilir birkaç yöntem vardır yeniden uykuya dalmak için, şekerli birşey yemek, muz yemek, ılık süt içmek daha çoğaltabilirsiniz ama en zor yapılanı aklınıza önceden yüklediğ0iniz bir güzel anıyı geri çağırmaktır.Geri çağırıp gözünüzün önünde o harika görüntüyü oluşturduğunuz anda vücudunuzun size yapacağı en güzel iyilik sizi alfa seviyesine getirip yavaş yavaş gözlerinizi arkaya doğru kaydırarak rahat bir uyku moduna sokmak olacaktır.Bu an dünyanın hiçbirşeyiyle karşılaştırılamayacak kadar değerli bir andır.Rahat bir uykunun verdiği huzur bedelsizdir.Geriye kalan herşey visayla ödenir ;reklama girdi biraz ama neyse...
Anın keyfi ne yazık ki max 4saat sürüyor.Bazen uçuyorsun, bazen delice sapıkça şeyler yapıyorsun, hiç olmayacak yerlerde olmayacak kişilerle sohpet ediyorsun, fobiler ve hobilerle uğraşıyorsun, belki aldatıyorsun yada aldatıldığını görüyorsun.Şimdi bu noktada şöyle bir şey sormak istiyorum kendime bu anda mı kalmalıyım yoksa zamanla yarışarak çalan saatle birlikte zamanımı kovalamalıyım.
Son zamanlarda tek ebeveyn olarak zamanla yarışma hali içinde olduğum düşünülürse inanın ki yatakta uykuda o güzelim manzarayla kalmak için çok şeyler vermek isterdim.- Manzaranın nersi olduğunu bilenler gülümsemiştir şimdi-
Durumlara bakıyorum herkes koşuyor, deliler gibi koşuyor, zaman zamanda durup ağlayp sızlanıyoruz.Sürekli bir mutsuzluk sürekli bir gerginlik.Iki kişi konuşunca arasındakı hatır sorma hali bile “ ee ne olsun koşturuyoruz işte” şeklinde oluyor.
Sanki koşulmasa işler olmayacak, dünya dönmeyecek zaman duracak,ödümü kopuyor nedir hepimizin .Diğer taraftanda herkesin ağzında sakin bir yerde yaşamak istiyorum.EE nedir derdimiz sakin yer neden bu kadar cazip.Cazip çünkü orada anı yaşıyoruz, vücudumuz dingin keyfimiz gıcır.Yalnızsak canımızın istediği gibi hareket ediyoruz, şarap kadehi, rakı kadehi, bira şişesi, belki kitap, belki sudoku belkide kafamızdaki fikirlerin tuvali.Nasilsa ana madde serbest, yaratıcılık tavan yapmış.Satıp paraya dönme şansı ve telaşıda yok.
Eğer yanlız değilsek yanımızdakilerle iyi ilişkiler içinde olacak kadar rahat hareket ediyoruz.Sıksık şehirdeyken şikayet edilsede vıcık vıcık sarılıyoruz.Rahat rahat tartışıyoruz komşu sorunu yok nasilsa.
Çığlık atmanın ne kadar keyifli olduğunu herkes bilir tek sebebi içimizle yüzleşebilmek.Yalnızken istersek çıplak bile gezebiliriz.Işte onun için anın keyfini sürebiliyoruz.Rahatız sorun yok...kalpler panik atakta değil, ruhlar dingin, akıl başta veya değil sorun değil çünkü zaten an bitecek herşey unutulacak, unutulmasada sorun yok çünkü saliseler sonra yeni an başlayacak ve oda bir önceki kadar adrenalin dolu olacak.
Oysa tersi durumdakilere bir bakalım , koşuyoruz zamanla yarışıyoruz, gözümüz saatte değil belki ama gün doğuyor, gün batıyor ne farkeder ki , o iş bitmeli, bu müşteri aranmalı, yemek pişmeli, cocuğa ilaç verilmeli , teknoloji takip edilmeli, en az 10 mesaj çekilmeli, bankaya para yatmalı, bankadan para çekilmeli, eş dost aranmalı, aileyle sohpet ayarlanmalı, dizi seyretmek için geceyi boş bırakmalı, arabanın bakımı yapılmalı, tiyatro bileti alınmalı, cumartesi akşamki yemek için rezervasyon yapılmalı, msnde 2-3 dk sohpet edilmeli, bloga yazı yazılmalı.AY yarış halinde olmak pek bir zor!!!!
Babaannem 96 yaşında.Geçenlerde onunla yaptığım keyifli bir çay sofrasında bana bakıp gülümsedi ve şöyle dedi”Sanki zaman durdu...sadece yemek ve uyumak, ne arayan var, ne dedikodu, ne de dizilerin sonunu merak ediyorum, günler öylece geçiyor işte.”
Bilmem bizlere bir ışık oldu mu onun bu sözleri...
Durum analizi için kıssadan hisse- şansınız yok zamanla yarışacaksınız, keyif alıp zamanı yaşamaya çalışarak...:)

2 yorum:

  1. canımcım,
    çok güzel bir noktaya değindin, farkındalık işin büyük bir kısmını çözüyormuş:)). Konuştuğumuzun farkına varınca "ne olsun koşturuyoruz" belki de yavaşlayıp koşmadan anın tadını çıkarmayı da öğreniriz zamanla...
    çok güzel olmuş devamını 4 gözle bekliyorum.
    sevgiler
    linet

    YanıtlaSil
  2. hayat hepimizin avuçlarının içinde,
    Kiminin nasır tutmuş parmaklarında
    Kiminin boyalanmış ellerinde,
    Kiminin gömleğinde ki ter kokusunda ,
    Ama hayat her zaman avuçlarımızın içinde.
    Nasıl istersek, neye karar verirsek hayat orada var.
    Güneş, her sabah yeniden doğuyor,
    Gün, her şafakta nice umutlara gebe şekilde ağarıyor ve siz,
    Eğer isterseniz hayatı bir ucundan yakalama şansına sahipsiniz.
    Yeter ki gülümseyin
    Yeter ki bu gün benim günüm diyerek kalkın yatağınızdan...

    YanıtlaSil