Nedir derseniz, kelimem “ HIRS”, duygusu “Hoş, yapıcı olması gerekirken yıpratıcı”
Benim için, yeni bitirdiğim kitaptan( “Firarperest” Elif Şafak) bol alıntılı bir sene olacak herhalde çünkü kalemi 3 kez güçlü bu kadın yazarımız, bana bu sene için çok başlık kazandırdı diyebilirim. Bir çok yazımın içinde onun kullandığı cümlelerden kendime köprüler kurup, sizinle karşı kıyıya geçeçekmiş gibiyim...
Tesadüf diye birşey yoktur derler, doğru derler... Şu 4 günlük turnuvanın son maçı oynanırken okuduğum satır da şunlar yazıyordu...
“ Çoğu Batı toplumunda hırslı olmak demek, “ aklına koyduğunu yapmak, bir hedefe odaklanmak, uğraşmak ve azimli olmak” demek. Türk kültüründe ise hırs bambaşka bir anlam arz ediyor.
“ Tamahkarlık, maddiyatçılık, başkalarının omuzlarına basmak, hadini bilmemek”
Firarperest-Elif Şafak
Olay aynen şöyle başladı.
Üyesi olduğumuz klüp, oğlumun turnuvaya katılmasının uygun olacağını beyan etti. Oğlum kabul etti, ben de destekledim.
Turnuva tarihi geldi, oğlan heyEcanlı, ben heyEcanlı, ikiz kardeşimiz gergin.
1.gün; Turnuva yeri Anadolu yakasının tanınmış büyük bir Tenis klubünde. Tam 105 tane, 12 yaş erkek çocukla birlikte yarışmanın verdiği korkuyla, tek kelime Türkçe bilmeyen Romen asıllı bir antrenörle birlikte sabahın 7sinde el salladım ona. Rezil olmamak adına dönüp bakmadı yüzüme. Gülümsedim içimden, ön ergenlik diye. İlk yurtdışına yalnız gittiğimde otele geldiğimi, anneme haber vermeyi unutan “ben “ olarak, oğluma, vardığında mesaj atsın diye tembih etmiştim. EMPATİ gerek biraz ey anneler...
Çekilişler yapılmış ve korta çıkacağı saati bekleyen, biraz telaşlı ama çokta heyecanlı oğlumun elini tutamamanın sıkıntısıyla evde hasta ikiz kardeşe şevkat gösteren bende gergindim tabii. Turnuvanın ilk öğretisi bu olmuştu. “ Çocuklarınıza kaldırabileceği sorumluluklar verin ve izleyin, göreceksiniz ki başaracaklardır.” Aynen böyle oldu. Gün çok uzadı, bir çok şeyle kendi başına başetti ve kah sinirle, kah destekle yolunu buldu ve akşam saat 11’de yorgun ve yenilmiş olarak eve döndü. Olsun dedik, yarın kazanırız temennisiyle yumuşacık yastıkta uyukuya dalıp rüyalar aleminde kazandık maçları.

Bu ne kadar yakıcı bir ateş ki başkasının bizden daha başarılı olmasını hazmedemiyor.
Bu nekadar yıpratıcı bir an ki unutmak için aşırı çaba sarfediliyor kabullenmektense.
Bu nekadar üzücü bir haber ki telefonda kardeşimize söylemeyi redediyoruz.
3.gün; Tenis federasyonunun web sayfası çok iyi çalışıyor. Bizler yakın olsun, git gel trafiği az olsun diye anneanneye taşınmıştık ya, trafik Cumartesi günü çıldırtıcı olsa da, bir yere ulaşmaya çalışmak sinir yapsa da, turnuva bu, emek ister. Vaktinden tahmini 2 saat önce gene yoldayız. Vardığımızda oynamamıza 3 saatten fazla var diyorlar, neden bilinmez. Hem turnuva , hem kış okuluyla uğraşan klüb birini tercih edemediğinden bizlere saatlerce beklemek düşüyor. Su, içecek, yiyecek bol, küçük bir kafe de mevcut ama fiyatları sormayın gitsin...Anfi 17 derece, bizler donuyoruz ama sporculardan şikayet yok.
Güzel olan bu kadar çok korta hakem yetişmemiş, oyuncular sayılarını kendileri tutuyorlar. Ne hoş bir durum, görülesiydi...Ta ki oynayacak çocuğun antrenörünün yüz ifadesine görene kadar. “Sayıları iyi say. Sen say, karşıdakine saydırma. Topa odaklan. Hadi koçum göreyim seni.”
Hırs bürümüş bu insanları, hırs... Ben ne kızıyorum ki oğluma, kalkıp felsefik yorumlarla; Hayat böyledir evladım, önemli olan turnuvaya çıkma cesaretindedir, kazanmak değil katılmak önemlidir gibi... Bazıları bu yolu çoktan aşmış. Yarış dedikleri bu muydu yoksa... Hedefe kilitlenirken ezmek miydi. Topu bilerek falsolu atmak mıydı, karşılayamayana bakıp bıyık altından gülmek miydi... Turnuvanın dördüncü öğretisi “ Sen ne kadar hedefe koşsanda bazen hedefSİZsindir.”
Ve son gün; Bu gün oyanayacağı rakip biraz daha onun kalemi, yani aşağı yukarı aynı teknik bilgiye sahipler. Boyu boyuna, yaşı yaşına. Beklentimiz, kazanabiliriz yönünde.
Ama kazanamadık.
Gene kriz, gene ağlamalar, gene tanıdık duygular ve isyanlar. Bu defa sakinleşmek daha çabuk oldu. "Şimdi hatalarımı görebildim anne" dedi birden. "Bunlara odaklanıp çalışmalıyım." dedi.
Bu günkü oyunu seyretmeye zoraki de olsa kardeşimizde geldi, binbir laf ederek.Ama maç çıkışı, ona sarılıp, sen en iyi oyununu yaptın, boşver demesiyle.. Sarılmak istedim ikisine , hem de öpmek sıkıca ama unutmamak lazım karşınızdakiler ÖNERGEN. Buda turnuvanın beşinci öğretisiydi “ Bazen süreç sonuçtan daha önemlidir.”
Tüm bu duyguları bize kazandıran turnuvayı başarısından dolayı kutluyorum.
Yeni turnuvamız Mart ayında, henüz katılıp katılmayacağımızdan emin değiliz ama çok şey öğrendiğimiz kesin.
stel,
YanıtlaSilsakın vaz geçme, vaz geçirtme..sakın..!devam sonuna kadar destek