5 Kasım 2015 Perşembe

Kaf Dağında kim yaşar?



Hepimiz biliriz Kaf Dağı hikayesini. 
Kafdağı, edebiyatta, özellikle masallarda, uzaklığı ve olağanüstü büyüklüğü simgelemek için kullanılan; arkasında acayip yaratıkların, devlerin bulunduğu düşünülen sembol dağdır. Prenseslere sahip olmak isteyen cengaverler, o dağın arkasındaki canavarı öldürmeli ve tüyünü Kral’a getirmelidir ki Prenses’e sahip olmayı hak etsin. Uçan kuşların bile varamadığı, tüm dağlardan daha zorlu olduğu billinen bu dağı insanlık neden zor varılan bir yer gibi tanımlamış acaba?

Dün katıldığım bal damlayan bir sohpet ortamında hocam sordu; Kim yaşar bu dağda? diye. Herkes gibi Anka kuşu dedim bende kalıplaşmış düşüncelerimle. Hocam bambaşka bir cevap verince bildiklerim sarsıldı ve tabii ki klavye tuşları etkilendi haliyle.


Ya bu Kaf dağı bizim kalbimizse? Ya orada yaşayan  O Anka Kuşu asla ölmeyen ve her seferinde küllerinden doğan kalbimiz ise. Ya O yoksa bizde yoksak. O sebepten ulaşılması çok güç ve ardında karanlıklar mı var acep? İçinde bir can suyu varsa, evreni besliyorsa. Yaşarken unuttuğumuz gönül halimizin esiriysek aslında. Yükselirken yaşamda tutunduğumuz yer bu dağ ise? Bir insanın gönlüne girebilmek herşeyse? Belki bundandır bu zorlu yollar, hak etmek gerek girmeyi.

Şimdi şu telaşlı hallere ara versek ve durup bir düşünmeye varsak, bedenimizi değil ama aklımızı beslesek. Bilinen ilimleri öğrensek, sebepsiz yaptığımız yolların bizi nereye getirdiğini farketsek, geçmişin ve gecikenlerin hesaplarını döksek, yeni yükler yükleyip sırtımıza gene Kaf Dağına yol alsak? Belki yönümüzü tayin edemediğimizi düşünüyor olabiliriz ama her durduğumuzda bir seçim yapıyoruz. Bir karar alıyoruz gitme vakti diyor yürüyoruz herşeyi ardımızda bırakıp, kalanlara gülümseyip el sallıyoruz. Yolculuk zor, tabii ki kolay  değil insanın kendine yol alması? Yüksek bir hedef olduğu için zaten adı Kaf dağı . 


Acaba gerçekten umutsuz bir durum mu ulaşmak? Yeterince çabalasak ulaşılmaz mı? Ciddi emekle ekilen toprakta bile güller açarken biz neden korkuyoruz oraya varmaya? O dağın ne kadar yakın ve uzak olacağı bize bağlı. Ulaşırım dersek nefesin kadar yakın, yoksa yıldızlardan bile uzak, canavarların ardındaki yerdir Kaf Dağı.


Kaf dağımızı fark edip, varlığı dünya hayatıyla sınırlı insani yanımız için ömür tüketirken, kalbimizin hallerini  hırslardan arındırıp sevgiye çevirmek yeterli olacaktır onu görünür kılmaya. Oradan getireceğimiz bir tüyde varlığını ispat edecektir, gülümsetip ve inanmamız için.








Son söz Özlem Tekin’in bir şarkısıyla...
Kaf daği

insan istemez oldum hayatımda
ne kadar sosyaldik zamanında
görüşmek fazla sohbet gereksiz aslında
bütün gün yattım durdum yatakta
amma ateşliydik zamanında
sevişmek fazla
değmek lüzumsuz aslında
yürüdük gittik sandık
yol bir arpa boyunda
aradık bulduk sandık
ekmek aslan ağzında
üşüdük donduk sandık
balta orda sap burada
kefeni yırttık sandık
hayat kaf dağının ardında
sorun ne sende ne bende ortamda
herkes yanlış mekanda zamanda
koşturmak fazla
yetişmek imkansız aslında

https://www.youtube.com/watch?v=5WG37YtsX0E


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder