24 Kasım 2015 Salı

YOL BAĞI








Hep derler ya tebdili mekanda bereket vardır. Hem mecazi, hem de gerçek anlamda yol almak her zaman iyidir. Bu hafta kulağıma çalınan " YOL BAĞI" sözü yüreğimde önemli bir yere dokundu. 

Kendime sordum bağ kurmak nedir?

Aklıma gelen ilk bağ, GÖBEK BAĞI, annemle aramda ilk günden başlayan ve ömrüm boyunca devam edecek olan koşulsuz sevginin bağı. Hiç bozulmayan, zaman içerisinde bir sürü pürüzler oluştursa da asla kopmayan bu bağın ne kadar önemli ve vazgeçilmez olduğunu hissedince içime bir sıcaklık geldi. 









Sonra SEVGİ BAĞI, karşımızdakinin almak istediği ve ona vermek istediklerimiz için çaba gösterir böylece aramızda bi,r sevgi bağı oluştururuz. Çaba ettikçe devam edecek, bir taraftan can yakarken, diğer taraftan çokça mutlu kılacak bu bağın değeri paha biçilmez.
 
Ve DOSTLUK BAĞI, insanlar yalnızlığın gerçekte ne olduğunu, nereye varabileceğini pek kavramazlar; çünkü sevginin olmadığı yerde yaşayamaz, kalabalık ortam onu yalnızlıktan kurtaramaz. Dostluk kurma ihtiyacı bu yalnızlığın giderilmesi ihtiyacından doğar. Peki günümüzün sayılarla kuşatılmış sanal dünyasında dostluk bağından söz edilebilir mi? Facebook’taki arkadaş sayımız mıdır bağ kurduğumuz dostlar? Telefonumuzda kayıtlı olanlar mıdır bizi birbirimize ve dünyaya bağlayan?

Ya GÖZ BAĞIna ne demeli. Bir şeyleri görmenize engel olan. Bazen isteyerek taktığımız, bazen de taktığımızı bile fark etmediğimiz.

 Küçük Prens’in dediğini anımsıyorum; İnsan ancak yüreğiyle doğruyu görebilir. Asıl görülmesi gerekeni gözler göremez.





İşte en özel olan bağ; GÖNÜL BAĞI. 
Bağlanırız onlara, karşılıklı ya da karşılıksız. Severiz, sayarız, koruruz. Onlarla sevinip, üzülür belki de acı çekeriz. Ama ne olursa olsun gönlümüze girmişlerse bağlanırız. 'Vardır bir iyisi,' der sineye bile çekeriz.
Ancak ne olursa olsun bir gün giderlerse, ya kendi isteyerek, ya biz çıkartarak ya da mevladan yana, işte o an gönlümüz kalır, aklımız kalır  hatta ruhumuz incinir, yürek yanar. Belki yas tutulur ne sebepten olursa olsun. Yaş akar gözden.. Dönüşü olmayan bir yola sürükler bu haller bizi.
Işte bu gönül bağı denilen, kesilemez, sırtımıza küfe ya da ömür boyu yürekte taşınır.


Bunun en kuvvetli bağ olduğunu düşünürdüm ta ki YOL BAĞI kelimesini duyana kadar.

Ne olabilir yol bağı?
Neden etkilendim?

Hayatının hareketli bir anında biri ya da bir şey çıkar karşına. Aslında sebebi vardır ama bilinmez. Sana bir şey anlatmak, farkettirmek, sözlendirmek adına çıkmıştır.


Şu sensörlü aydınlatmaları düşünün. Ileri adım atınca yanarlar ve yolumuzu aydınlatırlar ya. Işte yol bağı tam da böyle bir şey sanki. Kalbinize bir şey fısıldar ve siz ileriye doğru bir adım atarsanız ve birden yol aydınlanır. Geriye dönüp o adımı attırana şükranla bakarsınız. Ne kırgınlık ve küskünlük ne de yürek acısı vardır geride kalan için.
Tam tersine, zihninizin, yüreğinizin en derin yerine adını kazırsınız. Her hatırladığınızda yüzünüze bir gülümseme yansır, yaşattığı acı bile olsa ne yazar, o adım sayesinde atılmış, yol o zaman aydınlanmıştır. Hep hatırlarsın ondan öncesini ve sonrasını.
İşte bu yüzden hepsi olsun ama en çok yol bağım olsun derken buldum kendimi.




Hayat her gün bize sayısız fırsatlar sunuyor. Onları bize farkettirenler iyi ki varlar. 
Bu vesileyle hayatımdaki tüm "YOL BAĞLARIMA" şükranlarımla. 
İyi ki bağ kurmuşuz.


Hayatın bize ne getireceğini bilme şansımız olmadığına göre ilerlemeye devam.
Ben hep yoldayım, dörtyol ağzında karşılaşmak üzere.
 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder