16 Temmuz 2017 Pazar

MUTLU olduğumuzda düşündüğümüz şeyler vardır ve düşündüğümüzde MUTLU olduğumuz...








Hayat hep akıyor. Bir saniyesi diğerine eş değil. Bir saniyesini bile tutup kutuya hapis edip, çıkarıp yaşayamıyoruz. O akışın içinde ne farklı hislerle dolup, ne kahkahalar, ne gözyaşları, ne alkışlar ve nice başarılar, ölümler...

Gündem bir hayli zorlayıcı, bir tarafta ADALET-HAK-HUKUK için yürünmüşken diğer tarafta detansı kutlamalar. 
Bir tarafta kendini ifade etmek isteyen binler, diğer tarafta umursamazlık. 
Bir tarafta mülteci diye itilmeler, kakılmalar, diğer tarafta onlar için daha yaşanılır dünya yaratmaya çalışanlar.
 Bir tarafta şortlu kız, diğer tarafta yanlış bir şey yapmadım diyen zihin.
Bir arkadaşımın kızı ameliyata giriyor, bir başka arkadaşımın eşi bypassa, biri mide ameliyatı olmuş heyecanla tartıya çıkıyor, annem nefes darlığı çekiyor, benim topuk dikenim, biri sahilde tatil pozu paylaşmış, sosyal medya Metin Hara/Adriana Lima. Ortaya karışık.




Ve ben geleneksel Saroz ziyaretimden vaz geçmeyip, kendi hayat döngüme devam ediyorum.
Olmuşları duyarak, olmamışları merak ederek. Derken bir yazı okuyorum, ardından uzun bir cümle geliyor...
Mutlu olduğumuzda düşündüğümüz şeyler vardır ve düşündüğümüzde mutlu olduğumuz.
Yüreğim ateşleniyor, ben tıklıyorum.
Saroz’da her zaman mutluyum. O anda düşündüğüm tek bir şey var.


BİTMESİN.  





Bütün kış çalışmanın, sağlıklı olmanın, buraya gelebilme özgürlüğümün tadına, çocuklarımın kahkahası, kumun sıcaklığı, denizin cam gibi berraklığı, gün batımının renkleri, şarabın lezzeti ekleniyor. Bunlar beni delicesini mutlu ediyor.
Andayım.
Kaygıları düşünmüyorum. Korkular ufukta görünmüyor. Mail kutumdaki son mailin konusunu bile hatırlamakta zorlanıyorum. Her şey salt “ Mutluluk” kıvamında. Dostlarla sohpet, kahkaha, çekirdek ve gecenin serinliği. Bitmesin diyor insan ama bitiyor haliyle.
Dönüyoruz.
İstanbul’dayız.

 İşler, yollar, dosyalar, telefonlar, projeler, stress ve koşturmaca.  Salt mutluluk halinden bir hayli uzakta. Düşündüğümde beni en mutlu eden ana gitmek istiyorum. Saroz’un gün batımına. Gülümsetiyor beni. Mutlu olduğumu hissediyorum.

Araştımalar diyor ki: Akış halinde olma yetinize göre mutluluğu elde edebilirsiniz (Csíkszentmihályi’e göre)
Zihin ne kadar çok karışırsa, mutluluk o kadar uzak.
 Bitsin istiyorsun, haliyle bitiyor.






Birden aklıma beni her an herşeyden daha fazla mutlu eden bir şey geliyor.  Her mutlu olduğumda düşündüğüm ve düşündüğüm anda da kayıtsız şartsız beni mutlu eden.

ÇİKOLATA…
100gr 545kcal.
O kadar basit.

İster bütün paket, ister bir parça. İster bitter 70% cacao, ister sütlü, beyaz. Gerçekten de evrende bundan daha fazla mutlu edecek bir şey olabilir mi? Kalp atışlarımı hızlandırıyor ağzımın içinde dağılırken. Yutarken ki hissi , yüzümde oluşturduğu gülümseme tarifsiz. 
İşte hayat bu kadar basit bir güzellikte saklı. 

Budist felsefesine göre; duygular sürekli değişken olduğundan kontrol edilemezler o yüzden duyguların peşini birakmak zihni rahatlatıyor, anı yaşıyorsun ve muhteşem bir huzur kaplıyor her yanımızı. İşte o yüzden çikolata yerken mutluyuz. Tam o anda ve lezzette zihin bomboş. Yüzünde o aptal gülümseme.

Mutluluk bir seçim, öyle enli boylu detay gerektirmiyor. Olma haline şükür. 
Her sabah uyandığımızda uyandık diyoruz 50% uyanmama ihtimalini dikkate almadan. Alalım, alırkende bir parça çuku atalım ağzımıza. 
Salt mutluluğun şerefine. 

Ortalık 15 Temmuz destanıyla sallansın, ben salıncakta mutlu olduğum anda düşündüğüm ve düşündüğümde mutlu olduğumla ...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder