2 Ağustos 2017 Çarşamba

SAYIN ADALILAR


Ben ada yaşamını geç keşfedenlerdenim. Bir yere ısınmam için onunla zaman geçirmem gerekiyor. Ruhuma iyi geleceğinden emin olana kadar mesafeliyim ama ısındıktan sonra içinden çıkarabilene aşk olsun.
Adada yaşam benim için tam da böyle oldu.
Çocuksu çekişmelerimden dolayı10 yaşımda nefret ederek terk ettiğim ada  47 yaşımda keyif aldığım bir yere dönüştü. Bu akşam adadaki son gecem ve içimde hüzünle karışık bir AŞK hali.

Hatırlanası keyifli anlarıma eşlik eden ada hayatı bu sene bana kısa. Her sene 3 ay kaldığım adayı yaz hala devam ederken bitiriyorum. Şehire doğru yol alıyorum. Şehir suyun öte tarafı.  Adada olunca sanki kaos suyun diğer tarafında kalıyor. Çalışıyorum, gidip geliyorum ama şehrin deli koşturmacası hep suyun öte tarafında. Çalışırken esen yaz rüzgarına çiçek kokularını ve martı çığlıklarını  - sinir bozucu olsalar da- ekliyorum. Arabasız bir ortamda sürekli yürümek, bisikletli insanımsılardan kaçmak , hep bir şeyler taşımak, yerdeki at boklarının iğreti görüntüsüne eklenen rezalet kokusu, carşaflı turist profiline eklenen yurdum insanlarının  çılgınlıkları olsa da ada  ruhuma iyi. 

Bahçeden çaldığım dutlar, kayısılar, her evden fışkıran deli pembe begonviller ve harika kokan zambaklar, iki adımda bir durup selam vermeler, hep aynı mekanlarda toplaşmalar, deniz kenarındaki sezlong savaşı, ilk satış deneyimlerini yaşayan çocuklardan alınan ıvır zıvırlar ve terastaki salıncakta sonsuzluğa uzanan geceleriyle ada kalbimde kocaman bir yer. Ilerliyen yıllarda anladım ki ada aslında benim içim olmuş. Huzur bulduğum kendim, keyifle yaşadığım anlarım, güzelliklerle paylastığım sözlerim olmuş. Ben ada olmuşum. 

Karşımda, her akşam salıncağımdan seyrettiğim turunculu siyahlı gün batımı. 
Sanki  turuncu adım adım direniyor Az sonra her yeri kaplayacak siyaha. Bu bir bitis mi turuncu için? Bir baslangıç mı? Yoksa turuncu siyaha dönüşüyor ardından  tekrar turuncu mu olacak? 


Peki ya mavi olduğunda ne oluyor? Gök aynı gök değil mi?
Dönüşüm ve devinim bana huzur veriyor. Her şeyin gelip geçtiğini ve anda en güzel olduğunu.

Adada bir rutin çarşıya doğru yürümek. Çok alıp stoklamak ada evinin dar alanında mümkün olamayınca  her an alınacaklar var. Her şey tamam dediğinde bile hep bir eksik çıkıyor.  Yürüken birden bire bir ses! Kafanın tepesinde bir ding dang dong ... 

Sayın Adalılar 

Konuşma böyle başlayıp bzzzzst diye kapanıyor.
Tiz sesli o mikrofondan adalılara bu yöntemle duyurular yapılıyor.
Bir tür toplu Ananos...
Acaba başka adalarda da var mı bu yöntem?diye düşünüyorum.
Anons sayesinde cenaze, sergi, konser gibi bilgiler aktarılıyor. Yaşamadık ama afet veya daha vahim durumlarda da en kolay yöntem bu olsa gerek. Hem de kaçıran olur diye iki kez tekrarlanıyor.
Ama ne olduysa ilk defa bu anons kulağımda bir başka çınladı. Yüreğimdeki bir yere dokundu ve klavye tıkladı.

Düşündüm de sanki hayatta bize böyle anonslar yapıyor.
Mesela;
“Stella, bu hafta güzel olacak,” diyor sanki. Bendeki farkındalığı yükseltiyor ve güzellik o gün bir sergi gezmek oluyor.
Ya da diyor ki;
“Stella, her şeye rağmen devam etmelisin.”
Sanki bu anonslar içinden çıkılamaz bir anla karşı karşıya kalınca duyuluyor. 
Ya da;
“Bu gün mucizelere açık ol,” diyor. O anda delice ihtiyaç duyduğun kambuça kavanozunu kapatacak lastiği,  biri en cok istediğin lavanta demetiyle sana sunuyor. 
O anonslar bir dolu sözler fısıldıyor. 
Bu işe gir...
O yola sapma...
Denemelisin...
Korkma...
Git...




Ne hoş olurdu biz hepsini gerçekten duyabilsek ve uygulayabilsek? 
Duyamıyoruz çünkü kanımca içsel olarak hazır olmadan hiç bir şey gerçekleşemiyor. Her seferinde bu teoremi kendime doğrulamama rağmen bazen öfkeleniyorum neden duyamıyorum bu anonsları diye. Ama şimdilerde biliyorum artık o anonslar tam ihtiyaç duyduğunda sana kendini duyurmayı biliyor.

Geçmiş dostlukları karşına çıkarabiliyor sen sayfaları kapatasın diye, hiç gitmem dediğin yere seni itiyor, asla yemem dediğin yemeği yalanarak yediriyor ve bu ben değilim dediğin her anda bu tam da sensin diyor.

Insanın en kuvvetli olduğu alan yaşamı değiştirme becerisi ama daha kuvvetli olduğu ise yaratma becerisi. Coğunlukla hikayelerle düşünüyoruz gerçeklerle değil ve istediğimiz hikayeyi yaşıyoruz. Yazdığımiz hikayeleri kendi gerçeğimiz yapınca sonuç salt mutluluk oluyor. Işte o anda anonsu duyuyoruz.

“Doğru yoldasın Stella, devam...”

Bu anonsu duyamakta ancak içeriden oluyor.


Güzel anonslarınız olsun...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder